Avrupa Birliği (AB), sürdürülebilirlik regülasyonlarını sadeleştirmek ve bürokrasiyi azaltmak amacıyla yeni bir düzenleme planı üzerinde çalışıyor. Bu ihtiyaç uzun süredir dile getirilmekteydi; ancak Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 25 Kasım 2024 tarihinde konuyu yeniden gündeme getirmesiyle tartışmalar hız kazandı.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), AB Taksonomi Tüzüğü ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CS3D) gibi düzenlemeler, diğer kurumsal sürdürülebilirlik düzenlemeleriyle birlikte önemli bir üçlemeyi oluşturuyor. Bu mevcut düzenlemelerin, tek bir “omnibus yasa” çerçevesinde birleştirilmesi planlanıyor. Bu girişimin temel amacı, şirketlerin raporlama yükünü hafifletmek ve AB’nin rekabet gücünü artırmak. Bu yazıda, omnibus yasanın ne olduğundan, prosedürlerinden, bu gelişmenin potansiyel risk ve fırsatlarından ve Türkiye’ye olası etkilerinden bahsedeceğiz.
Omnibus Yasa Nedir ve Süreci Nasıl İşler?
Omnibus yasalar, AB’nin nadiren başvurduğu ve birçok mevcut düzenlemeyi bir araya getirerek yeknesaklaştırdığı düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler, bazen modernizasyonu, bazen uyum yükünü azaltmayı ve mevcut belirsizlikleri gidermeyi amaçlar. Ancak, AB’nin üç ayaklı yasama sürecinin doğasından kaynaklanan zorlukları da beraberinde getirir ve birden çok düzenleme için ayrı ayrı süreçler gerektirir. Komisyon’un omnibus yasa teklifini sunmasıyla birlikte, Parlamento ve Konsey’in de bu düzenlemeleri yeniden gözden geçirme ve değişiklik önerme fırsatı doğar. Bu süreç sonunda daha sade ve uyumlu bir düzenleme yapısına ulaşılması hedeflenmektedir.
Bu süreç neden önemlidir? CS3D yasama sürecini hatırlarsak, özellikle sağcı parlamenterlerin direnç gösterdiği ve sürecin uzadığı görülmüştü. Omnibus yasa sürecinde de benzer zorluklar yaşanabilir. Ancak, bu süreç sonunda daha sade ve uyumlu bir düzenleme yapısına ulaşılması hedeflenmektedir.
Omnibus Yasa Hangi Düzenlemeleri Kapsayacak?
Omnibus yasa kapsamında birleştirilmesi planlanan başlıca düzenlemeler şunlardır:
- Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD): Şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını raporlamalarını zorunlu kılan bu direktif, şeffaflığı artırmayı hedefler.
- AB Taksonomi Tüzüğü: Sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerin sınıflandırılmasını sağlayarak, yatırımcıların bilinçli kararlar almasını amaçlar.
- Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CS3D): Şirketlerin tedarik zincirlerindeki insan hakları ve çevresel etkileri dikkate alarak, gerekli özeni göstermelerini zorunlu kılar.
Aşağıdaki tabloda üç düzenlemenin ayırt edici ve ortak yönleri belirtilmiştir.
CSRD | AB Taksonomi | CS3D | |
---|---|---|---|
Amaç | Şirketlerin sürdürülebilirlik raporlaması | Çevresel sürdürülebilir faaliyetlerin sınıflandırılması | Tedarik zincirlerinde sürdürülebilirlik |
Teknik Zorluklar | Veri raporlama standartlarının uyumu | Çerçevenin tüm sektörlere genişletilmesi | Tedarik zincirinden gelen veri karmaşıklığı |
Riskler | Standartların zayıflaması | Yasal belirsizlik | Hedeflerin ertelenmesi |
Bu düzenlemelerin birleştirilmesiyle, şirketlerin uyum süreçlerinin kolaylaştırılması ve raporlama yüklerinin azaltılması hedeflenmektedir.
Omnibus Yasa Şirketlere Ne Gibi Yükümlülükler Getirecek?
Omnibus yasa ile birlikte, şirketlerin sürdürülebilirlik alanındaki yükümlülükleri daha bütüncül bir çerçevede ele alınacak. Bu düzenleme, şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını daha şeffaf bir şekilde raporlamalarını ve tedarik zincirlerindeki insan hakları ile çevresel etkileri daha dikkatli izlemelerini gerektirecek. Ayrıca, sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerin sınıflandırılmasıyla, şirketlerin yatırım süreçlerinde daha bilinçli kararlar alması sağlanacak.
Omnibus Yasa Türkiye’deki Şirketleri Nasıl Etkileyecek?
Türkiye’den AB’ye ihracat yapan şirketler, AB’nin sürdürülebilirlik regülasyonlarına uyum sağlamak zorundadır. Omnibus yasa ile birlikte, bu uyum süreçleri daha da önem kazanacak. Türkiye’deki şirketlerin, AB pazarında rekabet edebilmek için sürdürülebilirlik performanslarını artırmaları ve yeni düzenlemelere uyum sağlamaları gerekecek. Bu da şirketlerin operasyonel süreçlerinde değişiklikler yapmalarını ve sürdürülebilirlik stratejilerini yeniden gözden geçirmelerini zorunlu kılacak.
Bu kapsamda Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) raporuna uyum sağlama rehberi ve AB Taksonomi Tüzüğüne uyum sağlamanın önemi gibi kaynaklar, şirketlerin Omnibus Yasa kapsamındaki yükümlülüklerine hazırlanmasına yardımcı olabilir.
Omnibus Yasa’nın Türkiye’deki şirketlere etkileri hakkında daha fazla bilgi edinmek için, Prof. Dr. Güray Salihoğlu’nun “Şirketler için Kurumsal Sürdürülebilirlik” konusundaki değerlendirmelerini içeren aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:
Omnibus Yasa’nın Potansiyel Risk ve Fırsatları Nelerdir?
Omnibus yasa, şirketler için bazı riskler ve fırsatlar barındırmaktadır:
Riskler:
- Uyum Maliyetleri: Yeni düzenlemelere uyum sağlamak için şirketlerin ek maliyetlere katlanması gerekebilir.
- Operasyonel Değişiklikler: Mevcut iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması gerekebilir.
Fırsatlar:
- Rekabet Avantajı: Sürdürülebilirlik performansını artıran şirketler, AB pazarında rekabet avantajı elde edebilir.
- Yatırım Çekiciliği: Sürdürülebilirlik kriterlerine uyum, yatırımcıların ilgisini artırabilir.
Şirketlerin, bu riskleri minimize etmek ve fırsatları değerlendirmek için proaktif bir yaklaşım benimsemeleri önemlidir.
Sonuç: Omnibus Yasa Şirketler İçin Ne Anlama Geliyor?
AB’nin sürdürülebilirlik regülasyonlarını birleştirme planı, şirketler için hem zorluklar hem de fırsatlar sunmaktadır. Şirketlerin, bu yeni düzenlemelere uyum sağlamak için sürdürülebilirlik stratejilerini güncellemeleri ve operasyonel süreçlerini gözden geçirmeleri gerekmektedir. Bu süreçte, proaktif ve esnek bir yaklaşım benimseyen şirketler, AB pazarında rekabet avantajı elde edebilir ve uzun vadede daha sürdürülebilir bir iş modeli oluşturabilir.
Omnibus Yasa, yalnızca regülasyon yükünü azaltmayı değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik performansının artırılmasını da hedefliyor. Bu da, şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine uygunluklarını güçlendirme fırsatı sunuyor.
Ancak, bu düzenlemelerle birlikte gelen yükümlülüklerin farkında olmak ve bu yükümlülükleri yerine getirecek kaynakları sağlamak da kritik önem taşıyor. Şirketlerin, bu süreçte teknolojiden faydalanarak veri toplama, analiz etme ve raporlama süreçlerini otomatikleştirmesi rekabet gücünü artırabilir.
Sonuç olarak, Omnibus Yasa ile birlikte şirketler, sürdürülebilirlik hedeflerini iş stratejilerine entegre ederek sadece yasal uyumluluğu değil, aynı zamanda daha güçlü bir marka imajı ve yatırımcı ilgisi kazanmayı da başarabilirler. Proaktif bir yaklaşımla bu dönüşümü benimseyen şirketler, geleceğin iş dünyasında avantajlı bir konuma sahip olacaktır.
Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz