2024 Sürdürülebilirlik Almanağında Yerinizi Alın!

Adil Geçiş: Sürdürülebilir Geleceğe Doğru Adımlar Nasıl Atılmalı?

Yazar 12:38 pm Analizler, İklim Değişikliği

Son güncelleme: 31 Temmuz 2025

Türkiye’de kömürden çıkış gündeme geldiğinde ilk akla gelen soru şu oluyor: “Peki ya madenciler ve madencilikle geçinen bölgeler ne olacak?” Bir kavşağa geldik; yeşil ekonomiye geçiş rüzgârı hızlanırken, adil geçiş sağlanmazsa sosyal krizler kaçınılmaz olabilir. Adil dönüşüm, yalnızca çevre adaleti veya sürdürülebilir kalkınma ile ilgili değil; aynı zamanda emeği, yerel toplulukları ve kırılgan grupları koruma meselesi. Bu yazıda, adil geçişin kavramsal temellerini, tarihsel yolculuğunu ve iklim değişikliği ile mücadelede neden merkezi bir rol oynadığını net örneklerle açıklayacağız.

Adil Geçiş ile Geleceğe Doğru Adımlar

Adil geçiş, iklim değişikliği ile mücadele ederken ekonomik dönüşüm ve sosyal adaleti birlikte gözeten bir kavramdır. 1970’lerden itibaren işçi hareketleri ve çevre adaleti tartışmalarıyla şekillenmiş ve 2015 Paris Anlaşması’nda uluslararası düzeyde kabul edilmiştir. Kavram, özellikle fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş sürecinde, işçilerin ve toplulukların kayıplarını en aza indirerek, insan onuruna yakışır iş ve sosyal koruma sağlanmasını temel alır. Uluslararası örgütler ve sendikalar, adil geçişi, düşük karbonlu ekonomiye geçerken toplumların ve işçilerin güvenliği ve refahını temin eden bir süreç olarak tanımlar.

Adil geçişin temel ilkeleri şunlardır:

  • İşçi haklarının ve sosyal güvenliğin korunması
  • Çalışma yaşamında eşitlik ve kapsayıcılık
  • Toplumsal katılım ve paydaşların aktif rolü
  • Çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğin entegrasyonu
  • Ekonomik dönüşüm sürecinde adil gelir dağılımı
  • İnsan onuruna yakışır işler ve yaşam kalitesinin artırılması

Türkiye’de Adil Geçişin Hukuki ve Kurumsal Altyapısı

Türkiye’de adil geçişi destekleyen hukuki ve kurumsal altyapı son iki yılda belirginleşmiştir. 7552 sayılı İklim Kanunu (TBMM’de 2 Temmuz 2025’te kabul, 9 Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanma) ile Emisyon Ticaret Sistemi (TR‑ETS) için yasal çerçeve oluşturulmuştur. TR‑ETS’nin ikincil mevzuatı niteliğindeki Yönetmelik taslağı 2025’te kamuoyu görüşüne açılmış olup, nihai metin henüz yayımlanmamıştır. MRV sistemi ise 2014’ten bu yana yürürlüktedir.

Kurumsal yapı: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İklim Değişikliği Başkanlığı ETS’nin kurgulanması ve uygulanmasında başat otoritedir; Karbon Piyasası Kurulu piyasaya ilişkin karar ve koordinasyonda rol alır. EPİAŞ enerji piyasası işletmecisi olup, ETS piyasası işletimine aday altyapı çalışmalarını yürütmektedir; enerji piyasalarında düzenleme/denetim EPDK tarafından yapılır.

Kurumsal aktörler, bu süreçte çeşitli görevler üstlenir:

  • Enerji Piyasaları İşletme A.Ş.: Piyasa işlemlerini yürütür ve denetler.
  • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı: Politika geliştirme ve mevzuat uyumu.
  • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı: Enerji dönüşüm projeleri ve stratejileri.
  • Ulusal ve yerel paydaşlar: Katılım ve geri bildirim sağlar.

Bu aktörlerin iş birliği, adil geçişin adil ve sürdürülebilir şekilde gerçekleşmesini sağlar.

Ana kurumlar Görevleri Temel mevzuat
Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. Piyasa işlemleri ve denetim 7552 sayılı İklim Kanunu
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Politika ve mevzuat uyumu Emisyon Ticaret Sistemi Yönetmeliği
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji dönüşüm ve projeler İklim Kanunu ve ilgili düzenlemeler
Yerel paydaşlar Katılım ve geri bildirim Ulusal politikalar

Sanayi, İhracat ve Adil Geçiş: Dış Baskılar ve Fırsatlar

CBAM (Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) ve Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), özellikle ihracata bağımlı sektörlerin maliyetlerini ve rekabet gücünü doğrudan etkileyen önemli dış baskılar haline gelmiştir. CBAM, 2023 yılında raporlama ile başlamış ve 2026 itibarıyla mali yükümlülükleri devreye alınacaktır. Bu düzenlemeler, özellikle demir-çelik, çimento ve alüminyum sektörleri gibi karbon yoğun üretim alanlarını yakından ilgilendirmektedir.

CBAM ve ETS, ihracatın sürdürülebilirliğini ve rekabetçiliğini şekillendiren iki temel mekanizmadır. Bu uygulamalar, Türk sanayisinin maliyetlerini artırma potansiyeline sahip olmakla birlikte, aynı zamanda yeşil ekonomiye geçişte yeni fırsatlar da sunar.

İşte Türk sanayisinin karşı karşıya olduğu başlıca risk ve fırsatlar:

Riskler Fırsatlar
Emisyon maliyetlerinin artmasıyla kârlılıkların azalması Yeşil teknolojilere yatırım yapma ve inovasyon fırsatı
Rekabet gücünün düşük kalması ve pazar payının kaybı Uluslararası alanda sürdürülebilirlik kriterlerini karşılayan şirketlerin avantajı
İhracatın maliyetlerinin yükselmesi ve fiyat rekabetinde gerileme Yeni yeşil ürün ve hizmetlerin geliştirilmesiyle pazar çeşitlendirmesi
Yasal uyum maliyetleri ve teknolojik uyumsuzluklar Dünyada artan sürdürülebilirlik talebine uygun üretim

Adil geçiş, sanayinin rekabet gücünü koruyarak, çevresel hedeflere ulaşmasını sağlar. Bu, karbon nötr ekonomi yolunda sanayi ve ihracatın birlikte gelişmesini mümkün kılar. Özellikle, sektörlerin enerji verimliliğini artırması ve yeni teknolojilere geçiş yapmasıyla, maliyetleri azaltma ve pazar avantajı sağlama şansı doğar. Bu noktada, adil geçiş politikaları, sanayi rekabetçiliğini destekleyerek, hem ekonomik büyümeyi hem de iklim hedeflerini uyum içinde ilerletmeyi amaçlamalıdır.

Kömür Yoğun Havzalarda Adil Geçiş Uygulamaları

Kömür yoğun bölgelerde adil geçiş, sadece enerji dönüşümünü sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bölgesel kalkınmayı ve toplumsal uyumu destekler. Bu havzalar, ekonomik bağımlılık ve enerji yoksulluğu gibi sorunlar nedeniyle dönüşüm sırasında özellikle hassas konumda bulunur. Uluslararası örneklerde Polonya ve İspanya, bölgesel planlama, mesleki eğitim ve yeni istihdam yaratma odaklı yaklaşımlarla, bölgesel kalkınmayı sürdürülebilir hale getirmektedir. Türkiye’de ise Afşin-Elbistan, Soma ve Zonguldak gibi havzalar için benzer stratejiler benimsenmeli; bu, hem enerji güvenliğini sağlamak hem de toplumsal barış ve kapsayıcı büyüme için kritik önemdedir.

Adil geçişin bölgesel planlarda temel unsurları şunlardır:

Temel Unsurlar
Yerel paydaşların katılımı ve sosyal diyaloglar
Mesleki eğitim ve beceri geliştirme programları
Yeni sektörler ve yatırımlar için finansal teşvikler
Enerji yoksulluğunu azaltmaya yönelik sosyal koruma önlemleri
Ekonomik ve sosyal altyapının güçlendirilmesi

Türkiye’de bu bölgelerde adil geçişi destekleyecek politika araçları ve bölgesel kalkınma stratejileri geliştirilmelidir. Özellikle, bölgesel diyalog ve yerel halkın katılımını sağlayan mekanizmalar, sürdürülebilir dönüşümün temel taşlarıdır. Bu adımlar, bölgesel kalkınmanın hızlanmasını sağlarken, aynı zamanda fosil yakıttan çıkış sürecine toplumsal sahiplenmeyi artıracaktır.

Adil Geçişin Finansmanı ve Gelir Geri Dönüşümü

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon piyasaları gelirleri, adil geçiş sürecinde kritik bir rol oynar. Bu gelirler, iklim politikalarının finansmanını sağlarken, aynı zamanda toplumların ve işçilerin desteklenmesine kaynak sağlar. Özellikle, enerji yoksulluğu ile mücadele ve beceri dönüşümüne yönlendirilerek, dönüşümün sosyal etkileri azaltılabilir. Bu gelirlerin etkin ve adil kullanımı, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için temel unsurdur.

ETS ve karbon piyasası gelirlerinin adil kullanımı için önerilen temel başlıklar şunlardır:

Gelirlerin adil kullanımı için öneriler
Enerji yoksulluğunu azaltmak için doğrudan destekler
Beceri dönüşüm ve mesleki eğitim programlarının finansmanı
Sosyal koruma ve gelir güvencesi projeleri
Yerel kalkınma ve bölgesel yatırımların desteklenmesi

Kamu-özel sektör işbirliği, bu gelirlerin etkin ve sürdürülebilir şekilde kullanılmasını sağlar. Örneğin, çeşitli finans kurumları ve uluslararası kalkınma ajanslarıyla gerçekleştirilen ortak projeler, dönüşümün finansmanını güçlendirir. Bu modeller, hem kaynakların etkin yönetimini hem de toplumların ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştirilmesini kolaylaştırır. Ayrıca, sosyal koruma ve beceri dönüşüm programlarına yönlendirilmiş finansman, enerji yoksulluğu ve iş kayıplarını azaltmada önemli etki gösterir. Bu yaklaşımlar, adil geçişin ekonomik ve sosyal boyutlarını dengede tutarak, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kalkınma sağlar.

Adil Geçişte İşgücü, Eğitim ve Sosyal Koruma Araçları

İklim dönüşüm sürecinde işgücü, yeni ekonomik yapıya uyum sağlama ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma konusunda kritik bir rol oynar. Ancak, bu dönüşüm beraberinde bazı riskler de getirir; örneğin, fosil yakıt sektöründe çalışanların işsiz kalma ihtimali ve beceri uyumsuzlukları. Öte yandan, yeni yeşil işler ve teknolojik gelişmelerle birlikte, istihdam olanaklarının artması ve ekonomik çeşitliliğin güçlenmesi de mümkündür. Bu nedenle, adil geçiş sürecinde işgücünün dönüşümüne odaklanmak, hem riskleri minimize etmek hem de fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek açısından hayati önemdedir.

İşgücü ve eğitim politikalarında temel araçlar şunlardır:

Politika Araçları
Aktif işgücü politikaları ve istihdam garantileri
Mesleki eğitim ve beceri geliştirme programları
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve dezavantajlı gruplara özel destekler
Sosyal koruma ve gelir güvencesi mekanizmaları
Sendikal katılım ve sosyal diyalog süreçlerinin güçlendirilmesi

Bu araçlar, özellikle meslek dönüşümünü hızlandırırken, işçilerin yeni sektöre uyum sağlamasını ve gelirlerini korumasını sağlar. Ayrıca, kapsayıcı yaklaşımlar ve toplumsal diyaloglar, dönüşümde adil ve katılımcı bir süreç yaratır. Bu sayede, farklı toplumsal kesimlerin ihtiyaçları dikkate alınır ve dönüşüm süreci eşitlik temelinde ilerler. Sosyal diyalog mekanizmaları, işçilerin taleplerini ve kaygılarını doğrudan ilgili kurumlara iletme imkânı sunarak, dönüşümün şeffaf ve adil olmasını sağlar. Bu yaklaşımlar, sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarıdır ve dönüşümde toplumsal barışın korunmasına katkı sağlar.

Türkiye ve Dünyadan Adil Geçiş Uygulama Örnekleri ve Dersler

Dünyada adil geçiş, yalnızca kömürden çıkış değil, aynı zamanda bölgesel kalkınmanın yeniden tasarımı olarak ilerliyor. Polonya’nın Doğu Wielkopolska bölgesi, Avrupa Komisyonu’nca onaylanan bölgesel adil geçiş planıyla (TJTP) 415 milyon avroluk JTF kaynağını; maden sahalarının ıslahı, yenilenebilir enerji ve yeşil hidrojen gibi yeni faaliyetlere yönlendiriyor. Bu plan, beş Polonya bölgesi için toplam 3,85 milyar avroluk paketin parçası ve uygulama aşamasına geçmiş durumda.

İspanya ise sosyal paketi önden kurgulayan ülkelerin başında: 2018’de hükümet‑sendikalar €250 milyonluk adil geçiş anlaşmasını imzaladı; 30 Haziran 2020’de ise 15 kömür santralinin 7’si aynı gün kapandı. Kapanışlar, bölgesel yatırımlar ve yeniden eğitimle desteklendiği için toplumsal tansiyon düşük seyretti.

Almanya’da 2019 Kömür Komisyonu raporu, çok paydaşlı süreç ve bölgesel yapısal dönüşüm fonları ile yol haritası sundu; federal düzeyde alınan kararlar, kömür bölgelerine uzun vadeli yatırım ve istihdam güvencesi sağladı.

Gelişmekte olan ülkelerde ise Adil Enerji Geçiş Ortaklıkları (JETP) yeni bir model oluşturuyor. Güney Afrika için 2021’de açıklanan 8,5 milyar ABD$’lık paket; kapanan kömür santrallerinin dönüşümünü ve işgücünün yeniden becerilendirilmesini hedefleyen projelere yön veriyor. Benzer ortaklıklar Endonezya (20 milyar ABD$) ve Vietnam (15,5 milyar ABD$) ile de kuruldu; ancak taahhütlerin projelere dönüşme hızı ülkeden ülkeye değişiyor.

Türkiye cephesinde, “uygulama yok” demek artık doğru değil. 12. Kalkınma Planı (2024–2028) adil geçiş stratejisinin tüm tarafların katılımıyla hazırlanacağını hükme bağladı; 2 Temmuz 2025’te kabul edilip 9 Temmuz 2025’te yayımlanan İklim Kanunu ulusal ETS’ye hukuki temel sağladı; TR‑ETS Yönetmeliği taslağı 22 Temmuz 2025’te kamu görüşüne açıldı. Türkiye’nin MRV altyapısı ise 2014’ten beri yürürlükte. Sıradaki kritik adım, bu ulusal çerçeveyi bölge bazlı adil geçiş planlarına bağlamak olacaktir.

Küresel deneyim üç temel ilke ortaya koyuyor:

  1. Sosyal paketi erken tasarla. İspanya, hükümet-sendika anlaşmasıyla €250 milyonluk fonu erken emeklilik, yeniden eğitim ve çevresel rehabilitasyona tahsis etti; bu sayede 30 Haziran 2020’de yedi kömür santralinin aynı gün kapanması toplumsal gerilim yaratmadan gerçekleşti.

  2. Çok paydaşlı yönetişim ve uzun vadeli fon yarat. Almanya’nın 2019 “Kömür Komisyonu” süreci, bölgesel kalkınma fonlarını ve net kapanış takvimini tüm tarafların uzlaşısıyla belirleyerek güven ve öngörü sağladı.

  3. Net finansman çerçevesi + şeffaf takvim kur. JETP modelleri (örn. Güney Afrika 8,5 milyar $, Endonezya 20 milyar $) finansmanı toplumsal etkilerle ilişkilendiriyor; ancak taahhüt-uygulama farkını kapatmak için açık izleme mekanizmaları şart.

Türkiye’nin uygulamaya dönük yol haritası bu ilkeleri mevcut hukuki-kurumsal ilerleme ile birleştirerek hayata geçirebilir:

  • Bölgesel planlama: Afşin-Elbistan, Soma ve Zonguldak gibi kömür yoğun havzalar için AB’nin TJTP formatına benzer çok paydaşlı bölgesel adil geçiş planları hazırlanmalı; yerel projeler ETS gelirleri ve kalkınma fonlarıyla desteklenmeli.

  • Sanayi-ihracat odağı: CBAM’a maruz sektörlerde (demir-çelik, çimento, alüminyum vb.) verimlilik, temiz üretim ve ürün çeşitlendirmesi yatırımları sosyal diyalog çerçevesinde teşvik edilmeli.

  • Veri & hesap verebilirlik: İstihdam geçişi, yerel gelir, beceri edinimi ve enerji yoksulluğu göstergeleri 2014’ten beri çalışan MRV sistemiyle entegre edilmeli; TR-ETS veri altyapısı bu süreci destekleyebilir.

Bu adımlara zemin hazırlayan 12. Kalkınma Planı (2024-2028) “adil geçiş stratejisinin hazırlanması”nı hükme bağlamış, 7552 sayılı İklim Kanunu ve Meclis’teki ikincil mevzuat taslakları ETS’yi yasallaştırmıştır; EPİAŞ-EEX mutabakatı ise piyasa işletim kapasitesini güçlendirmektedir.

Sonuç ve Öneriler

Adil geçiş, iklim hedefleriyle sosyal adaletin kesişim kümesidir. Türkiye’de plan‑hukuk‑mevzuat hattında somut ilerleme vardır: 12. Kalkınma Planı, 7552 sayılı İklim Kanunu ve TR‑ETS hazırlıkları bu çerçeveyi güçlendiriyor. Sıradaki adım, kömür yoğun havzalar için yerel katılımlı bölgesel planlar, hedefli beceri programları, enerji yoksulluğu ile mücadele ve ETS gelirlerinin adil dağıtımıdır. Uluslararası örnekler gösteriyor ki, erken tasarım, şeffaf finansman ve sürekli sosyal diyalog başarıyı belirliyor. Türkiye’de “çalışma yok” değil; çalışmalar başladı ve şimdi uygulama derinliği belirleyici olacak.

Adil geçiş, sadece düşük karbonlu ekonomiye adım atmak değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve refaha giden yeni yollar açmak anlamına geliyor. Türkiye’de yasal ve kurumsal sistemler şekillenirken, sanayi rekabetçiliği, sosyal diyalog ve finansal destekler sürecin kritik bileşenleri oluyor.

Bölgesel uygulama örnekleri ve uluslararası yönelimler, adil geçişi sürdürülebilir kalkınma ve çevre adaletiyle bütünleştirmek için değerli ipuçları sunmakta.
Her adımda, adil geçiş yaklaşımıyla riskler pratik fırsatlara dönüşebilir ve toplumsal kapsayıcılık güçlenebilir.

Plan-hukuk-finans üçlüsü tamamlandıkça, Türkiye küresel dersleri yerel koşullara uyarlayarak adil geçişi sosyal barışı güçlendiren bir kalkınma fırsatına dönüştürebilir.
İlerleyen dönemde bu yolculuğun Türkiye için yepyeni başarılara kapı açacağını söyleyebiliriz.

Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz

Last modified: 31 Temmuz 2025