2024 Sürdürülebilirlik Almanağında Yerinizi Alın!
sustainability-practices-in-the-maritime industry. Depict green ports with renewable energy infrastructure

Denizcilik Sektöründe Sürdürülebilirlik

Yazar 3:22 pm Sürdürülebilirlik

Son güncelleme: 26 Mart 2025

Denizcilikte Sürdürülebilirlik: Çevresel Etkiler, Yenilikçi Çözümler ve Uluslararası Düzenlemeler

Denizcilik sektörü, küresel ticaretin bel kemiği olup dünya ticaret hacminin yaklaşık %80-90’ını deniz yolu taşımacılığı karşılamaktadır​. Bununla birlikte, bu sektörün çevreye önemli olumsuz etkileri vardır. Küresel sera gazı emisyonlarındaki payı yaklaşık %2,9 düzeyindedir ve 2024 yılında deniz taşımacılığından kaynaklı CO₂ salımı 1,2 milyar ton olarak gerçekleşmiş olabileceği tahmin edilmektedir.​1 Ayrıca denizcilik sektörü, yıllık azot oksit (NOx) emisyonlarının %13’ünden ve kükürt oksit (SOx) emisyonlarının %12’sinden sorumludur​.

Deniz taşımacılığının deniz ve kıyı ekosistemlerine etkileri de büyüktür. Büyük yakıt sızıntıları (petrol sızıntıları) ve gemi operasyonlarından kaynaklanan atıklar deniz kirliliğine yol açar. Bu nedenlerle Avrupa Birliği’nin Emisyon Ticaret Sistemi (AB ETS) ve IMO’nun düzenlemeleri, sektörü çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma konusunda önemli değişimlere zorlamaktadır.

Bu blog yazısında, denizcilik sektöründeki sürdürülebilirlik çabalarını, mevcut düzenlemeleri ve geleceğe yönelik çevre dostu uygulamaları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

denizcilik sektöründe sürdürülebilirlik

Sektörde Sürdürülebilirlik Uygulamaları ve Yenilikçi Çözümler

Denizcilik sektöründe çevresel etkileri azaltmaya yönelik çok sayıda sürdürülebilirlik uygulaması ve yenilikçi çözüm geliştirilmektedir. Yeşil limanlar (Green Ports) konsepti, liman işletmelerinin çevresel ayak izini minimize etmeyi hedefleyen uygulamaları içerir. Bu kapsamda limanlarda güneş ve rüzgâr enerjisi kullanımı, atık yönetimi ve gemilerin limanda bulunduğu sürede elektrik şebekesine bağlanarak (shore power veya karada enerji sistemiyle) dizel jeneratörlerini kapatması gibi önlemler yaygınlaşmaktadır. Örneğin, bir geminin limanda beklerken yardımcı motorlarını kapatıp şebekeden elektrik alması, bu geminin bekleme süresindeki emisyonlarını %95’e varan oranlarda azaltabilmektedir2​. Benzer şekilde, liman ekipmanlarının elektrikli hale getirilmesi de etkilidir: Elektrik şebekesine bağlanan vinçler ve ekipmanlar, liman operasyonlarından kaynaklı karbon emisyonlarını yaklaşık %30 azaltabilir.​

denizcicilik sektöründe sürdürülebilirlik uygulamaları

Yeşil limanlarda atıkların geri dönüşümü ve çevre dostu uygulamalar da yoğunlaşmıştır (ör. liman kaynaklı atıkların %60’ı geri dönüştürülebilmektedir​. Bu adımlar, hem hava kalitesini iyileştirerek çevre ve halk sağlığını korur hem de limanları çevresel regülasyonlara uyumlu hale getirerek uzun vadede ekonomik avantaj sağlamaktadır.

Deniz taşımacılığında alternatif yakıtlar ve yeni tahrik teknolojileri de sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada kritik rol oynar. Günümüzde geleneksel ağır fuel-oil yerine daha temiz yakıtların kullanımı teşvik edilmektedir. Başlıca alternatif yakıtlar arasında sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), biyoyakıtlar, metanol, LPG, yeşil hidrojen ve yeşil amonyak bulunmaktadır.​ Bu yakıtların bir kısmı hâlihazırda ticari gemilerde kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin LNG, yanma sırasında petrol türevlerine kıyasla daha az CO₂ ve neredeyse sıfır SOx emisyonu üretir; bu yüzden özellikle sülfür düzenlemelerine uyum için yaygınlaşmıştır. Ancak LNG kullanımında oluşabilen “metan sızıntısı” (yanmamış CH₄ gazının atmosfere kaçışı) gibi sorunlar, iklim üzerindeki net faydayı azaltabileceğinden (metan, CO₂’den 25 kat daha güçlü bir sera gazıdır) dikkatle yönetilmelidir​.3 Biyodizel ve biyogaz gibi biyoyakıtlar ise fosil yakıtlara kıyasla nötr karbon döngüsüne katkı sunabilir.

Son dönemde büyük konteyner hatları, fosil yakıtlardan tamamen bağımsız yeni nesil gemiler sipariş etmeye başlamıştır. Örneğin Maersk gibi lider şirketler, yeşil metanol yakıtlı gemileri filolarına katmak için yatırımlar yapmaktadır. 2023 yılında dünyanın ilk yeşil metanol ile çalışabilen büyük konteyner gemisi sefere çıkmış ve Ulsan’dan Kopenhag’a olan 21.500 km’lik ilk yolculuğunu biyometanol yakıtıyla tamamlamıştır. Maersk toplam 19 adet metanol yakıtlı gemi sipariş ederek 2030’a kadar taşıdıkları yükün %25’ini karbon nötr yakıtlarla taşımayı, 2040 itibariyle ise net sıfır emisyona ulaşmayı hedeflediklerini duyurmuştur​.

Enerji verimliliğini artırmak için gemi tasarımı ve operasyonel optimizasyon alanlarında da yenilikler sürmektedir. Daha aerodinamik gemi gövdeleri, düşük sürtünmeli kaplamalar, gelişmiş pervane tasarımları ve hibrit tahrik sistemleri gemilerin yakıt tüketimini azaltan teknik yeniliklerdir. Akıllı nakliye uygulamaları kapsamında, dijitalleşme ve yapay zekâ destekli optimizasyon ile rota ve hız planlaması yapılarak yakıt tüketimi düşürülmektedir. Örneğin, gemilerin Tam Zamanında Varış (Just-In-Time – JIT) prensibiyle hareket etmesi, limanda bekleme sürelerini ve gereksiz yakıt tüketimini azaltır. Yapılan bir küresel çalışma, konteyner gemilerinin seyir hızlarını ayarlayarak JIT varış uygulaması sayesinde seyir başına yakıt tüketimlerini ve buna bağlı CO₂ emisyonlarını ortalama %14 oranında azaltabileceğini ortaya koymuştur​4. Bu tür operasyonel önlemler, yüksek maliyetli yatırım gerektirmeksizin karbon ayak izini küçültmenin etkili yollarındandır.

Bunun yanı sıra, yenilenebilir enerji entegrasyonu denizcilikte giderek önem kazanmaktadır. Rüzgâr ve güneş enerjisi, gemilerde yardımcı güç veya itiş desteği olarak kullanılabilir. Örneğin, bazı modern gemilerde güverteye entegre edilen güneş panelleri elektrik üretimine katkı sağlarken, rüzgâr destekli rotor yelken sistemleri ve büyük sabit yelkenler (Wind Wings) gemilerin rüzgârdan yararlanarak yakıt tüketimini azaltmasına yardımcı oluyor. Yakın zamanda bir dökme yük gemisine takılan iki adet dev rüzgâr kanadı (WindWings teknolojisi), uygun rüzgâr koşullarında geminin yakıt tüketimini %20-30 oranında düşürebileceğini göstermiştir . Benzer şekilde, Norsepower şirketi tarafından geliştirilen dikey rotor yelkenleri kullanan Maersk Pelican tankeri üzerinde yapılan bir pilot projede, yakıt tüketiminde %8,2’lik bir azalma sağlanarak yıllık yaklaşık 1.400 ton CO₂ emisyonu önlenmiştir​. Bu tür yenilikçi uygulamalar, fosil yakıt bağımlılığını azaltırken sektöre mühendislik anlamında yeni ufuklar açmaktadır.

Uluslararası Düzenlemeler ve Çevresel Regülasyonlar

Denizcilik sektörü küresel ölçekte faaliyet gösterdiği için çevresel etkilerin azaltılmasında uluslararası düzenlemeler kritik rol oynar. Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), sektörde sera gazı ve hava kirletici emisyonları kontrol altına almak amacıyla çeşitli kurallar ve hedefler belirlemiştir. IMO, MARPOL (Gemilerden Kirliliğin Önlenmesi için Uluslararası Sözleşme) kapsamında hava kirliliğini düzenleyen Ek VI ile gemi kaynaklı kükürt oksit (SOx) ve azot oksit (NOx) emisyonlarına sınırlar getirmiştir. Örneğin, 2020 itibariyle gemi yakıtlarındaki izin verilen kükürt oranı globalde %3,5’ten %0,5’e düşürülmüştür (birçok bölgesel Emisyon Kontrol Alanı’nda %0,1 sınırı uygulanmaktadır). Bu sayede gemi kaynaklı SO₂ emisyonlarında dramatik azalma sağlanarak asit yağmuru ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler azaltılması hedeflenmiştir.

IMO’nun iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında geliştirdiği enstrümanların başında Enerji Verimliliği Tasarım Endeksi (EEDI) ve Gemi Enerji Verimliliği Yönetim Planı (SEEMP) gelir. Temmuz 2011’de IMO, uluslararası denizcilikte enerji verimliliğini artırmak üzere ilk küresel zorunlu standartları kabul etti​. 1 Ocak 2013’te yürürlüğe giren bu düzenlemeler, yeni gemiler için EEDI ve tüm gemiler için SEEMP uygulamalarını zorunlu kıldı​.


Peki IMO’nun Stratejisi’nde Bahsi Geçen EEDI, SEEMP, CII ve EEXI Nedir?

  • EEDI (Energy Efficiency Design Index): Yeni inşa edilen gemilerin tasarım aşamasındaki enerji verimliliğini ölçen bir metriktir. Her gemi tipi ve boyutuna göre bir “referans” gram CO₂/tonmil değeri belirlenmiştir. Yeni gemilerin tasarımlarının bu referans değerden daha iyi (daha düşük) bir EEDI değerine sahip olması gereklidir. Bu eşik değerler, 5’er yıllık aralıklarla kademeli olarak sıkılaştırılmakta ve böylece zaman içinde daha verimli gemi tasarımlarını teşvik etmektedir. EEDI, gemi tasarımcılarına hedeflenen verimliliğe ulaşmak için herhangi bir teknoloji veya yeniliği kullanmakta serbestlik tanır; önemli olan geminin kapasite başına (ör. tonmil) düşen CO₂ emisyonunu azaltmaktır.
  • SEEMP (Ship Energy Efficiency Management Plan): Her bir gemi için hazırlanması zorunlu olan enerji verimliliği yönetim planıdır. SEEMP, gemi işletmecilerinin operasyonel faaliyetlerinde yakıt tasarrufu sağlayacak yöntemleri belirleyip uygulamasını amaçlar​. Örneğin, optimal rota ve hız planlaması, gereksiz ağırlıkların azaltılması, düzenli bakım ile verimli çalışma gibi stratejiler SEEMP kapsamında ele alınır. SEEMP dinamik bir plandır; geminin performans verileri (yakıt tüketimi, emisyonlar vb.) sürekli izlenir ve hedeflere ulaşılamazsa plan güncellenerek iyileştirmeler yapılır. 2019’dan itibaren SEEMP’in ikinci aşaması devreye alınmış ve gemiler için yıllık yakıt tüketimi ve karbon yoğunluğu raporlama zorunluluğu getirilmiştir​. Bu sayede her geminin Karbon Yoğunluk Göstergesi (CII) hesaplanarak yıldan yıla performansı takip edilmekte ve düşük performanslı gemilerin ek önlemler alması teşvik edilmektedir.
  • CII (Carbon Intensity Indicator): 2023 itibarıyla IMO, gemilerin operasyonel karbon yoğunluğunu derecelendiren CII uygulamasını da zorunlu hale getirdi​5. Her gemi, bir yıl boyunca taşdığı yük miktarı ve katettiği mesafe başına ne kadar sera gazı emisyonu yaptığını raporlamakta ve bu performansa göre A (en iyi) ile E (en kötü) arasında bir CII notu almaktadır. CII sistemi, 2030’a kadar sektör genelinde karbon yoğunluğunu 2008’e kıyasla %40 azaltma hedefinin bir parçasıdır. Düşük not alan (D veya E sınıfı) gemilerin işletmecileri, SEEMP planları kapsamında düzeltici önlemler almak zorunda kalacaklardır. Bu düzenlemeler, IMO’nun 2050’ye kadar denizcilik kaynaklı toplam sera gazı emisyonlarını %50 azaltma stratejisine (ilk strateji) katkı sunmayı amaçlamaktadır​. Nitekim Temmuz 2023’te IMO, hedeflerini daha da ileri taşıyarak yüzyıl ortasına kadar uluslararası deniz taşımacılığının net sıfır emisyona ulaşması yönünde yeni bir strateji benimseme konusunda üyeler arasında mutabakat sağlamıştır​
  • EEXI (Energy Efficiency Existing Ship Index): Halihazırda hizmette olan (mevcut) gemilerin tasarım bazlı enerji verimliliğini değerlendiren yeni bir metriktir. IMO, 2021’de aldığı kararla EEXI gerekliliklerini oluşturmuş ve 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe koymuştur. EEXI, EEDI’ye benzer bir yöntemle, mevcut gemilerin belirli bir yük kapasitesi başına ne kadar CO₂ saldığına bakar ve her gemi tipinin belirlenen EEXI limitine uymasını şart koşar. 2023’ten itibaren 400 gros ton üzerindeki tüm uluslararası gemiler, kendi EEXI değerlerini hesaplayıp ilgili sertifikaları almak zorundadır​. Yapılan analizler, EEDI uyumlu modern gemilerin yaklaşık %70’inin ilave bir modifikasyona gerek kalmadan EEXI kriterini karşılayabileceğini öngörmektedir. EEXI’ye uymayan gemiler ise hız düşürme, makine modifikasyonu veya enerji verimliliği artırıcı teknolojiler ekleme gibi yöntemlerle uyum sağlamak durumundadır.

Avrupa Birliği ve Diğer Büyük Ölçekli Yasal Düzenlemeler

Uluslararası çabalara ek olarak, Avrupa Birliği başta olmak üzere bazı bölgeler kendi inisiyatifleriyle denizcilik emisyonlarını azaltıcı yasal düzenlemeler getirmektedir. AB, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve “55’e Uyum” (Fit for 55) paketleri kapsamında deniz taşımacılığını karbonsuzlaştırmak için iki önemli düzenlemeyi hayata geçirmiştir:

  • AB Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) Denizciliğin Dahil Edilmesi: Ocak 2024 itibarıyla Avrupa Birliği, deniz taşımacılığını AB ETS kapsamına almıştır. 5.000 gros ton üzerindeki büyük gemilerin AB limanlarına yaptıkları seferlerdeki karbon emisyonları için artık sertifikalandırılmış emisyon izinleri (carbon allowances) satın alıp teslim etmeleri gerekmektedir​6. ETS kapsamına giren emisyonlar, gemilerin AB içi seferlerinden kaynaklı %100 emisyonlarını ve AB ile üçüncü ülkeler arasındaki seferlerin %50’sini kapsamaktadır​. Uygulamanın sektöre kademeli geçişi için bir fazlandırma öngörülmüştür: 2024 yılındaki emisyonların %40’ı için, 2025’tekilerin %70’i için ve 2026’dan itibaren ise tamamı için şirketlerin izin teslim etmesi zorunlu olacaktır. Örneğin, 2025 yılında AB’ye sefer yapan bir geminin raporladığı 1000 ton CO₂ emisyonunun 700 tonu ETS’ye tabi olacaktır. 2026 ve sonrası için tüm emisyonlar hesaplanacaktır. Bu düzenleme, denizcilik şirketlerini karbon maliyetini iş modeline dâhil etmeye zorlayarak daha temiz yakıtlara ve verimli operasyonlara geçişi teşvik etmektedir. Ayrıca AB ETS, sadece CO₂ değil, 2026’dan itibaren gemi emisyonlarından kaynaklanan metan (CH₄) ve diazot monoksit (N₂O) emisyonlarını da kapsam dahiline alacaktır​.
  • FuelEU Maritime Regülasyonu: AB, deniz yakıtlarının karbonsuzlaştırılması için 2025’ten itibaren geçerli olacak FuelEU Maritime adlı bir düzenlemeyi kabul etmiştir. Bu regülasyon, AB limanlarına uğrayan 5000 GT üzeri gemilerin kullandıkları enerjinin yıllık ortalama sera gazı yoğunluğuna üst sınırlar getirmektedir7.​ FuelEU Maritime, gemilerin kullandığı yakıtın Well-to-Wake (kaynağından yakılmasına kadar) yaşam döngüsü emisyonlarını esas alarak bir referans değere göre kademeli azaltım hedefleri tanımlar. Mevzuata göre, 2020 yılındaki ortalama deniz yakıtı emisyon yoğunluğu baz alınarak, gemilerin kullandıkları yakıtların sera gazı yoğunluğu 2025’te en az %2 azaltılmış olmalıdır​. Bu azaltım oranı 2030’da %6, 2035’te %14,5, 2040’ta %31, 2045’te %62 ve 2050’de %80 seviyesine çıkacaktır. Böylece 2050’de gemiler, birim enerji başına ancak beşte bir oranında karbon emisyonu üreten yakıtlar kullanabilecektir. FuelEU Maritime kapsamında yalnızca CO₂ değil, yakıtların yaşam döngüsü boyunca oluşan metan ve diazot monoksit emisyonları da hesaba katılmaktadır. Bu teknoloji-tarafsız yaklaşım, armatörlere ve operatörlere hedefi yakalamak için hangi yakıt veya teknolojiyi kullanacakları konusunda esneklik tanır; ister biyoyakıt, ister e-yakıt (ör. e-metanol, e-amonyak) isterse elektrik/batarya olsun, yeter ki geminin yakıtı ilgili yılın azaltım hedefini karşılasın. Regülasyon, ayrıca ilk hareket edenleri (first-movers) ödüllendirecek esneklik mekanizmaları da sunmaktadır – örneğin, yenilenebilir yakıt kullanan gemiler kredi alarak ileriki yıllarda kullanmak üzere saklayabilir veya satabilir (böylece erken yatırım teşvik edilir).

    Aşağıdaki infografik FuelEU Maritime regülasyonunun hedeflerini göstermektedir. Bu grafiğe göre AB, 2025’ten 2050’ye gemi yakıtlarının karbon yoğunluğunu kademeli olarak %80 azaltmayı ve büyük gemilerin limanda elektrik şebekesine bağlanmasını zorunlu kılmayı planlıyor.
FuelEU Maritime regülasyonunun hedeflerini gösteren bir infografik.
Screenshot

Buna paralel olarak AB, limanlarda hava kalitesini iyileştirmek için büyük yolcu ve yük gemilerine yönelik kıyı elektriği zorunluluğu da getirmektedir. Alternative Fuel Infrastructure Regulation (AFIR) ile uyumlu olarak, 1 Ocak 2030’dan itibaren AB’deki büyük yolcu ve konteyner gemileri, iskelede beklerken ihtiyaç duydukları elektriği yardımcı motorlarını çalıştırmadan karadaki şebekeden (onshore power supply – OPS) almak zorunda kalacaktır8.​ 2030’da belirli büyük limanlarda başlayacak bu zorunluluk, 2035 itibarıyla gerekli altyapıya sahip tüm AB limanlarını kapsayacaktır​. Bu sayede gemilerin liman ziyareti esnasındaki egzoz gazı ve gürültü emisyonları ortadan kaldırılarak hem çevreye hem de liman çevresindeki topluluklara fayda sağlanacaktır.

Avrupa Birliği düzenlemeleri ve kurumsal sürdürülebilirlik konularında daha kapsamlı bilgi için web sitemizin YouTube kanalında yayımlanmış olan “CSDDD ile Kurumsal Sürdürülebilirlikte Yeni Dönem Webinarı” videosunu izleyebilirsiniz:

Avrupa dışındaki büyük ekonomiler de denizcilikte sürdürülebilirlik için adımlar atmaktadır. Örneğin Çin, Ekim 2022’den itibaren iç sularında ve liman bölgelerinde emisyon kontrol alanları belirleyerek gemi yakıtlarının kükürt oranını sınırlamıştır. Kaliforniya eyaleti, kendi limanlarında kıyı elektriği kullanımını yıllardır zorunlu kılmakta ve 2023’te yürürlüğe giren Okyanus Yönlendirmeli Temiz Yakıt Standardı ile gemi yakıtlarında karbon yoğunluğunu azaltmayı hedeflemektedir. Ayrıca finans sektöründe de denizcilik emisyonlarını azaltmaya yönelik girişimler var: Poseidon Prensipleri adı verilen uluslararası inisiyatifle bankalar, kredi verdikleri gemi filolarının emisyon performansını takip ederek iklim hedefleriyle uyumlu hale gelmelerini teşvik ediyorlar. Bütün bu düzenlemeler ve girişimler, küresel deniz taşımacılığının iklim değişikliğiyle mücadele ve çevre koruma hedeflerine entegre olmasını amaçlamaktadır.

Sektörde Başarı Öyküleri ve Uygulama Örnekleri

Denizcilik sektöründe sürdürülebilirlik adına atılan adımların meyveleri alınmaya başlanmış olup, dünya genelinde başarılı uygulama örnekleri ortaya çıkmaktadır. İşte bunlardan birkaç tanesi:

sustainability-practices-in-the-maritime industry. Depict green ports with renewable energy infrastructure
  • Elektrikli Feribotlar (MF Ampere Örneği) – Tam elektrikli tahrikle çalışan feribotlar, kısa mesafeli deniz ulaşımında devrim yaratmıştır. Norveç’te 2015’te seferlere başlayan MF Ampere, dünyanın ilk batarya elektrikli otomobil feribotudur. Yaklaşık 20 dakikalık seferlerle günde onlarca sefer yapan bu feribot, her yıl yaklaşık 1 milyon litre dizel yakıt tüketimini önlemekte ve emisyonlarında yıllık 570 ton CO₂ ile 15 ton NOx azaltım sağlamaktadır​. Norled firmasının işlettiği Ampere, ihtiyaç duyduğu enerjiyi tamamen şebekeden alarak yolcularına hizmet vermekte, seferler arasında limanda sadece 10 dakikada bataryalarını şarj edebilmektedir. Bu başarı, Norveç’te bir elektrikli feribot devrimi başlatmış; bugün onlarca elektrikli ve hibrit feribot İskandinavya’da hizmete girmiştir. Ampere örneği, fosil yakıtlara alternatif olarak temiz elektriğin gemi taşımacılığında uygulanabilirliğini kanıtlamıştır.
Norled şirketine ait tamamen elektrikli feribot MF Ampere

  • Yeşil Yakıtlı Büyük Gemiler (Maersk Yeşil Metanol Girişimi) – Dünyanın en büyük konteyner taşımacılığı şirketlerinden A.P. Moller-Maersk, filosunu fosil yakıtlardan arındırma yönünde somut adımlar atmaktadır. 2023 yılında Maersk, yeşil metanol yakıtıyla çalışabilen ilk büyük konteyner gemisini teslim aldı ve bu gemi Uzak Doğu-Avrupa hattında hizmete girdi. Şirket, 2030’a kadar taşımalarının %25’ini karbon nötr yakıtlarla gerçekleştirme ve 2040’ta tüm operasyonlarında net sıfır emisyona ulaşma taahhüdünde bulunmuştur. Bu hedef doğrultusunda Maersk, 19 adet metanol yakıtlı gemi sipariş etmiş ve yeşil metanol tedariki için çeşitli enerji şirketleriyle ortaklıklar kurmuştur. Sektörde diğer büyük firmalar (MSC, CMA CGM vb.) da benzer şekilde alternatif yakıt kullanan gemilere yatırım yapmaya başlamıştır. Bu gelişmeler, geleceğin yakıt karmasının değişeceğine ve yeşil yakıtların ölçek kazanacağına dair önemli bir gösterge olarak değerlendirilmektedir.
  • Rüzgâr Enerjisi ile Yardımcı Tahrik (Rotor Yelken ve Kanat Yelken Uygulamaları) – Rüzgâr, tarihin en eski denizcilik itici gücü olmakla birlikte modern ticari gemilere entegre edilmesi son yıllarda tekrar gündeme gelmiştir. Rotor yelken (Flettner rotoru) teknolojisi, güvertede dikey silindirlerin dönerek Magnus etkisi yaratması prensibine dayanır ve uygun rüzgâr koşullarında gemiye ilave itki sağlayarak ana makinenin yükünü azaltır. 2018-2019’da bir Maersk tankerinde yapılan pilot projede, gemiye takılan iki adet 30 metrelik rotor yelken, ortalama %8’lik yakıt tasarrufu sağlamıştır. Bu, yıllık 1.400 ton civarı CO₂ emisyonunun önlenmesi anlamına gelir. Başka bir yenilikçi yöntem de katı yelkenli kanatlar (Wind Wings) kullanımıdır. 2023 yılında, Cargill şirketinin kiraladığı bir dökme yük gemisine entegre edilen büyük kompozit yelken kanatlar, deneme seferlerinde yakıt tüketimini belirgin ölçüde düşürerek gelecekte özellikle dökme ve tanker gemilerinde yaygınlaşabilecek bir çözüm olduğunu göstermiştir. Rüzgâr destekli sistemler, yakıt tüketimini %5 ila %20 oranında azaltma potansiyeliyle (rota ve rüzgâr durumuna bağlı olarak) sektörün karbon ayak izini küçültmeye yardımcı olacak önemli teknolojilerdir.
  • Rotterdam Limanı’nın Yeşil Liman Girişimi – Avrupa’nın en büyük limanı olan Rotterdam Limanı, çevresel ayak izini azaltmayı ve sürdürülebilir nakliye uygulamalarını desteklemeyi amaçlayan kapsamlı bir yeşil liman stratejisi uyguladı. Liman, gemilerin yerel elektrik şebekesine bağlanıp yanaşırken motorlarını kapatmalarına olanak tanıyan kıyı güç (cold ironing) tesislerine yatırım yaptı ve emisyonlarını önemli ölçüde azalttı. Ayrıca liman, yenilenebilir kaynakları kullanarak biyoyakıt ve biyokimyasallar üreten ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunan biyo-bazlı bir endüstri de geliştirdi. Bu girişimler emisyonlarda önemli bir azalmaya yol açtı ve Rotterdam Limanı’nı dünya çapında sürdürülebilir liman operasyonları için bir model haline getirdi.
  • Akıllı Rota ve Operasyon Yönetimi (JIT ve Dijital Çözümler) – Dijitalleşme, deniz taşımacılığında verimlilik artışı için önemli fırsatlar sunuyor. Örneğin Just-In-Time varış uygulamasını hayata geçiren şirketler, gemilerinin liman programlarını ve rotalarını gerçek zamanlı verilerle optimize ederek hem yakıt tasarrufu yapmakta hem de operasyonel maliyetleri düşürmektedir. Büyük konteyner hatlarının birkaçı, yapay zekâ destekli filo yönetim sistemleri ile gereksiz hızlanma-yavaşlamaları önleyip, yakıt tüketimini çift haneli yüzdelerle azaltmayı başarmıştır​. Ayrıca yük optimizasyonu (dengeli yükleme ve doğru trim ayarı) ve öngörücü bakım (sensör verileriyle makine performansını izleyip bakım zamanlamasını optimize etme) gibi uygulamalar, enerji verimliliğini ve emisyon azaltımını destekleyen diğer dijital çözümlerdir. Bu başarı öyküleri göstermektedir ki, sadece yeni yakıtlar ve teknolojiler değil, mevcut operasyonları akıllı hale getirmek de sürdürülebilirlik için kritik bir paya sahiptir.
  • Grimaldi Group’un Çevre Dostu Ro-Ro Gemileri – İtalyan bir nakliye şirketi olan Grimaldi Group, çevresel etkiyi en aza indirmek için tasarlanmış birçok çevre dostu Ro-Ro gemisine yatırım yaptı. Grimaldi Green 5. Nesil (GG5G) gemileri, hava yağlama sistemleri, güneş panelleri ve hibrit itiş sistemleri gibi gelişmiş enerji tasarrufu teknolojileriyle donatıldı. Bu gemiler ayrıca kükürt emisyonlarını azaltmak için yıkayıcılara da sahip. GG5G gemileri, operasyonel verimliliği korurken emisyonları ve yakıt tüketimini önemli ölçüde azaltarak Ro-Ro sektöründe çevresel performans için yeni ölçütler belirledi.
  • Japonya’nın Otomatik ve Otonom Nakliyesi – 2021’de Japonya, insan müdahalesi olmadan 240 millik bir seyri başarıyla gerçekleştiren tamamen otonom bir konteyner gemisinin denemesini gerçekleştirdi. Gemi, gelişmiş sensörler, yapay zeka tabanlı navigasyon sistemleri ve uzaktan izleme yetenekleriyle donatıldı. Otonom nakliye teknolojileri, güvenliği iyileştirme, insan hatasını azaltma ve yakıt verimliliğini optimize etme potansiyeline sahip.
  • Rüzgar Destekli Nakliye: m/v Afros – Nakliye şirketi Anemoi Marine tarafından işletilen bir yük gemisi olan m/v Afros, yakıt tüketimini ve emisyonları azaltmak için rüzgar destekli teknolojisini başarıyla entegre etti. Afros, gemiyi itmek için rüzgar enerjisinden yararlanan büyük, dönen silindirler olan rotor yelkenleriyle donatıldı. Flettner rotoru olarak bilinen bu teknoloji, uygun rüzgar koşullarında yakıt tüketimini %20‘ye kadar azaltabiliyor. m/v Afros’un başarısı, rüzgar destekli itişin etkinliğini kanıtlamış ve daha fazla nakliye şirketini sürdürülebilirlik stratejilerinin bir parçası olarak benzer teknolojileri keşfetmeye teşvik etmiştir.

Denizcilik Sektöründe ESG Performansının Önemi Nedir?

Çevresel sürdürülebilirliğin yanı sıra, denizcilik sektöründe Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) faktörleri de giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Sürdürülebilirlik ve yüksek ESG notlarına sahip şirketler, bankalar ve yatırımcılar tarafından daha az riskli görülerek düşük faizli finansmana daha kolay erişebilirler.

ESG Performansının Şirketler için Finansal Avantajları Nelerdir?

Güçlü bir ESG performansına sahip denizcilik şirketleri, aşağıdaki finansal avantajlara sahip olabilirler:

  • Daha Kolay Finansmana Erişim: Yüksek ESG notlarına sahip şirketler, sürdürülebilir finansman araçlarına (yeşil tahviller, sürdürülebilirlik bağlantılı krediler vb.) erişimde avantaj elde ederler. Ayrıca, ESG performansını dikkate alan yatırımcılar ve fonlar tarafından daha cazip görülürler. Bu durum, sermaye maliyetlerinin düşmesine ve daha geniş bir yatırımcı tabanına ulaşılmasına olanak tanır.
  • Düşük Sermaye Maliyeti: ESG risklerini iyi yöneten şirketler, genellikle daha düşük risk primiyle borçlanabilirler.
  • Artan Yatırımcı İlgisi: Sürdürülebilir yatırım stratejileri benimseyen yatırımcılar, ESG performansına önem veren şirketlere yatırım yapma eğilimindedirler.
  • Gelişmiş İtibar ve Marka Değeri: Güçlü bir ESG performansı, şirketin itibarını artırır ve marka değerini güçlendirir.

SONUÇ

Sonuç olarak, denizcilik sektörü iklim krizi ve çevre kirliliğiyle mücadelede dönüşüm sürecine girmiş durumdadır. Çevresel etkilerin büyüklüğü göz önüne alındığında, uluslararası regülasyonlar ve yenilikçi mühendislik çözümleri sektörü daha sürdürülebilir bir yola sokmak için el ele ilerlemektedir. Sektör profesyonelleri ve akademisyenler, yeşil limanlar, temiz yakıtlar, verimli gemi tasarımları ve akıllı işletme konularında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Önümüzdeki yıllarda, daha sıkı kurallar (örneğin IMO’nun beklenen orta ve uzun vadeli tedbirleri) ve teknolojik gelişmeler sayesinde deniz taşımacılığının karbon ayak izi önemli ölçüde azalacaktır. Bu dönüşüm aynı zamanda yeni fırsatlar da yaratmaktadır: Daha temiz denizcilik uygulamaları, yeni pazarlar ve istihdam alanları ortaya çıkarırken okyanusların ve atmosferin korunmasına katkı sağlayacaktır. Sürdürülebilir bir denizcilik sektörü, hem gezegenimizin sağlığı hem de bu sektöre bağlı milyarlarca insanın geleceği için kritik önem taşımaktadır.

Yeşil Büyüme ve Sürdürülebilirlik Alanında Daha Fazla Bilgi Edinmek İster Misiniz?

Konuyu daha kapsamlı bir şekilde ele aldığımız raporumuza akademi sayfamızdan ulaşabilir, dilerseniz profesyonel paket abonesi olarak bu ve daha birçok rapor ve eğitime doğrudan ulaşabilirsiniz.

Denizcilik sektöründe sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluklar hakkında daha fazla bilgi edinmek ve şirketinizin yeşil büyüme stratejilerini geliştirmek için Yeşil Büyüme ve Sürdürülebilirlik Eğitimlerimize katılabilirsiniz. Eğitimlerimiz, karbon emisyonlarını azaltma, çevre dostu teknolojilerin kullanımı ve yeşil enerji konularında kapsamlı bilgi sunmaktadır.

KAYNAKLAR

  1. https://wmo.int/media/news/record-carbon-emissions-highlight-urgency-of-global-greenhouse-gas-watch ↩︎
  2. https://oceanconservancy.org/blog/2024/09/09/green-ports-transforming-maritime-industry/ ↩︎
  3. https://www.dnv.com/expert-story/maritime-impact/alternative-fuels/ ↩︎
  4. https://www.portofrotterdam.com/en/news-and-press-releases/up-to-14-less-containership-co2-emissions-through-just-in-time-arrivals ↩︎
  5. https://www.imo.org/en/MediaCentre/PressBriefings/pages/CII-and-EEXI-entry-into-force.aspx ↩︎
  6. https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en ↩︎
  7. https://transport.ec.europa.eu/transport-modes/maritime/decarbonising-maritime-transport-fueleu-maritime_en ↩︎
  8. https://transport.ec.europa.eu/transport-modes/maritime/decarbonising-maritime-transport-fueleu-maritime_en ↩︎

Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz

Last modified: 26 Mart 2025