Türiyenin net sıfır yolculuğu

Türkiye’nin Net Sıfır Yolculuğu

14 Temmuz 2021’de Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan 55’e Uyum Paketi’nin ardından yeşil dönüşüm ve net-sıfır konuları Türkiye’de yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı.

İklim değişikliğinin şiddetlenen etkilerine bağlı olarak Paris İklim Anlaşması ve onun tetiklediği Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan ekonomilerde yeşil dönüşüm süreci Türkiye’yi oldukça yakından ilgilendiriyor. 14 Temmuz 2021’de Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan 55’e Uyum Paketi’nin ardından yeşil dönüşüm ve net-sıfır konuları Türkiye’de yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye üzerindeki etkilerini belirleyebilmek için öncelikle genel resmi anlamak gerekiyor:

  • İlk olarak AB, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri. 2021 yılında AB’ye yaptığımız ihracat 91 milyar €’ya ulaştı. Dolayısıyla, AB’nin iç pazarı ve uluslararası ticaretini etkileyecek her türlü düzenleme Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. 
  • İkinci husus, Paris İklim Anlaşması’nı imzalayan Türkiye, 2053 yılında net-sıfır olacağını taahhüt etti. Bunun anlamı, 2050 yılında net-sıfır olma hedefini benimseyen Avrupa Birliği’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı ile geçeceği sürecin bir benzerinin Türkiye’de yaşanması gerekiyor. Diğer bir ifade ile Türkiye’nin kendi yeşil mutabakatını hazırlaması gerekiyor. 
  • Üçüncü olarak, Türkiye iklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen ülkeler arasında gösteriliyor. Bu nedenle, Türkiye’nin etkin bir iklim diplomasisi yürüterek küresel emisyonları azaltacak yönde diğer ülkeleri zorlayacak adımlar atması gelecekte kendisini bekleyen çevresel felaketlere karşı korunması için hayati derecede önemli. Bunun için ise kendi net-sıfır yolculuğunu güçlü bir şekilde sürdürmesi gerekiyor. 
  • Dördüncü olarak, iklim değişikliği ile mücadele adına AB dışındaki ülkelerin de net-sıfır taahhütlerinde bulunması, uluslararası ticaretin dinamiklerini temelden değiştirecek yeni karbon rejimlerinin ve başka yasal düzenlemelerin habercisi. Bu da gösteriyor ki, Türkiye’nin net-sıfır hedefi doğrultusundaki performansı, gelecekte küresel ticarette alacağı pay ile yakından alakalı. 
Türkiye ve Yeşil Büyüme
Türkiye ve Yeşil Büyüme

Bu yazımızda, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamında verdiği net-sıfır taahhüdünü göz önünde bulundurarak Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye’ye etkileri ve Türkiye’nin kendi yeşil dönüşüm yolculuğunu ele alacağız.

Türkiye-AB Ticaret İlişkileri ve Avrupa Yeşil Mutabakat

Türkiye’nin ilk beşteki ithalat ve ihracat partnerleri içerisinde de AB üyesi ülkelerinin yoğunlukta olduğu görülüyor. 2021 yılında Türkiye’nin ihracat yaptığı ilk beş ülke içerisinde yer alan Almanya ve İtalya, AB üyesi. En fazla ihracat yaptığımız ülkeler arasında yer alan ve AB üyesi olmayan Birleşik Krallık’ın ticaret hukuku büyük oranda AB mevzuatına uyumlu. Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu arasında varılacak uzlaşmaya göre 2026 veya 2027’den sonra Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması ile hayata geçmesi beklenen karbon ücreti nedeni ile, ihraç edilen ürünlerdeki gömülü karbon emisyonlarına göre artan maliyetler, Türkiye’nin rekabet gücünü olumsuz etkileyebilir.

Türkiye’nin En Fazla İthalat ve İhracat Yaptığı 5 Ülke
Türkiye’nin En Fazla İthalat ve İhracat Yaptığı 5 Ülke

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile düşük emisyonlu sistemlere geçiş sürecini hızlandıran Avrupa Birliği, kendi standartlarını uluslararası ticarette diğer aktörleri de kapsayacak şekilde genişletmek istiyor. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması bu isteğin somut bir ürünü. Paris İklim Anlaşması çerçevesinde kendi net-sıfır taahhütlerini veren AB dışındaki ülkeler de, ekonomilerini karbondan arındırmak için çaba sarf ediyorlar. Dolayısıyla, yakın bir gelecekte kirliliğe neden olarak üretim yapmaya devam eden ülkelerin, yeni getirilen düzenlemeler nedeni ile artan maliyetler sebebiyle uluslararası ticarette dezavantajlı duruma geçmesi bekleniyor. Bu kapsamda Avrupa Yeşil Mutabakatı, Türk ekonomisini düşük emisyonlu ve döngüsel bir modele geçmeye zorluyor. Türkiye’nin yurtdışına ihraç ettiği başlıca bazı kalemler incelendiğinde, ihracat kapsamında getirilecek karbon ücretlerinden veya vergilerinden etkilenme potansiyeline sahip ürünlerinin yoğunlukta olduğu görülüyor.

Türkiye’nin İhraç Ettiği Temel Ürünler
Türkiye’nin İhraç Ettiği Temel Ürünler

Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’ndan etkilenecek sektörlerde yönelik Türkiye’nin yaptığı ihracatta AB’nin önemli bir payı bulunuyor. Türkiye 2021 yılında alüminyum ihracatının %61.5’i, elektriğin %69.3’ü, demir-çeliğin %36.7’si, gübrenin %27.9’u ve çimentonun %14.7’si AB’ye gerçekleştirdi. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması kapsamında 2023’ten itibaren AB’ye yapılan ihracatlarda gömülü emisyonların rapor edilmesi, 2026/2027’den sonra ise bu emisyonlara göre AB Emisyon Ticaret Sistemi’ne haftalık olarak belirlenen karbon ücretleri baz alınarak sınırda karbon vergisinin verilmesi gerekiyor. 

Institute for Advanced Sustainability Studies (IASS) tarafından, AB’nin ülkelerin ihracatındaki payı ile “ihracat çeşitliliği”, “mevcut emisyonlar”, “karbonsuzlaşma planları” ve “emisyon izleme, raporlama ve doğrulama (monitoring, reporting, verification (MRV)) kapasitesi” gibi kırılganlık faktörlerine göre yapılan analize göre Türkiye, Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın meydana getireceği risklere en fazla maruz kalacak ülkeler grubu içerisinde. 

TÜSİAD tarafından 24 üretici sektör için 30 € ve 50 € karbon ücretlerine göre yapılan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması senaryo çalışmalarına göre, Türkiye’deki üreticiler 1.1 milyar € ile 1.8 milyar € arasında değişen rakamlarda yeni vergi yükü ile karşılaşabilir. Şubat 2022’den itibaren karbon ücretlerinin 80€’nun üzerine çıkması ve önümüzdeki dönemde 100 €’yu aşması yönündeki beklenti göz önünde bulundurulduğunda, Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması nedeni ile ödenmesi beklenen karbon ücretinin daha yüksek miktarlara çıkacağı tahmin ediliyor. DEİK tarafından yapılan senaryo çalışmalarına göre Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın sektörler üzerinde getireceği mali yük aşağıdaki tabloda olduğu gibidir. 

Karbon Emisyon Azaltımına Göre SKDM’nin Oluşturacağı Karbon Maliyeti
Karbon Emisyon Azaltımına Göre SKDM’nin Oluşturacağı Karbon Maliyeti

Ülkelerin Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması ile getirilecek olan karbon ücretlerinden etkilenme oranı, üretim süreçlerinde gerçekleştirdikleri karbon emisyon oranları ile doğru orantılı. Boston Consulting Group’un yaptığı senaryo çalışmasına göre Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması, AB’ye demir & çelik ihraç eden İngiltere’nin maliyetlerini %6, Türkiye’nin %10, Güney Kore’nin %12, Çin’in %17 ve Hindistan’ın %32 artırabilir. 

Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (CBAM)’nın AB’ye

Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması haricinde Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Türkiye’yi etkileyecek başlıca düzenlemeler;

  • AB’nin iç pazarındaki ürünlere yönelik standarları yeniden belirleyecek olan “Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi”: Döngüsel ekonomi çerçevesinde ürünlere getirilecek yeni standartlar sayesinde doğadan çıkarılan kaynaklardan azami seviyede faydalanılması amaçlanılıyor. Türkiye’deki üreticilerin getirilecek olan bu standartlara uyum konusunda göstereceği zaafiyet, ihracatçılarımızın AB pazarındaki rekabet gücünü önemli ölçüde azaltacak.   
  • Yatırımcıların sürdürülebilir yatırımları belirlemesi için geliştirilen “AB Taksonomi”:  
  • AB pazarında belirli bir ciroya sahip şirketlerin yükümlü olacağı “Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi”: AB Taksonomi ile birlikte değerlendirildiğinde, ESG kriterleri açısından düşük performans gösteren firmalarımızın, uluslararası ölçekte finansal kaynaklara erişimi giderek güçleşecek.

Paris İklim Anlaşması ve Türkiye’nin Net-Sıfır Taahhüdü

Küresel ısınmadaki artışın meydana getirdiği tahribatların artması, üretim süreçlerinde yapılan sera gazı emisyonlarının azaltılması ihtiyacını şiddetlendirdi. Aralık 2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması ile taraf olan ülkelerin “Ulusal Katkı Beyanları”nı hazırlayarak küresel ısınmayı 2 derece tercihen ise 1.5 derece ile sınırlandıracak şekilde adım atması konusunda anlaşmaya varıldı. Bazı çekincelerinden dolayı Türkiye bu anlaşmayı Ekim 2021’e kadar onaylamadı. Bununla birlikte niyet şeklinde hazırladığı “Ulusal Katkı Beyanı (National Determined Contributions)” çerçevesinde Türkiye, 2030 yılına kadar emisyonlarını %21 azaltacağını beyan etti. Türkiye diğer G-20 ülkelerine göre biraz daha geç bir tarihte, Ekim 2021’de Paris İklim Anlaşması’nı onayladı. 

Bundan sonraki süreçte Türkiye’nin yeni “Ulusal Katkı Beyanı”nı hazırlaması ve buna göre 2053 yılında net-sıfır hedefine ulaşabilmesi için alt eylem planlarını oluşturması gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında Avrupa Yeşil Mutabakatı, sadece AB-Türkiye ilişkileri çerçevesinde etkileri olan yasal düzenlemeler bütünü olmaktan çıkarak aslında Türkiye’nin kendi iç hukuk sisteminde izlemesi gereken bir yol haritasına dönüşüyor.

Türkiye, İklim Değişikliğinden En Fazla Etkilenmesi Beklenen Ülkeler Arasında

Son yıllarda artan kuraklık, sel ve orman yangınları ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Türk ekonomisi üzerinde olası etkileri, iklim değişikliği konusunu Türkiye gündeminin ön sıralarına taşıdı. Türkiye iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılgan ülkeler arasında. Dünya Bankası’nın raporuna göre, değerlendirmeye tabi tutulan 10 alandan 9’unda Türkiye iklim değişikliğinin etkilerine yoğun bir şekilde maruz kalacak. OECD ülkeleri ortalama olarak sadece iki alanda kırılganlık gösteriyor. Ulaşım sektörü, OECD ülkeleri içerisinde Türkiye’de iklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen sektör. Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda gıda ve suya erişimde sıkıntılar yaşayacağı tahmin ediliyor. 

Türkiye ve Diğer OECD Ülkelerinde İklim Riskleri
Türkiye ve Diğer OECD Ülkelerinde İklim Riskleri

BM Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organization (FAO))’nün 2021 yılında hazırladığı rapora göre Türkiye’nin su stres indeksi %45.38. İklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışının devam etmesi halinde 2040 yılında Türkiye’de şiddetli kuraklık yaşanması bekleniyor. Özellikle baraj göllerindeki suların azalması hidroelektrik santrallerden üretilen elektrik kapasitesini de olumsuz etkiliyor. Türkiye’nin su tedariğinde %10’luk bir kayıp yaşaması halinde GDP’sinin %6 (50 milyar $) azalacağı tahmin ediliyor. Suya erişimde yaşanacak sıkıntılar ise gıda enflasyonunu şiddetlendirmesi bekleniyor. Zenginlere göre gelirlerinin gıda için harcadıkları kısım 3 katı daha fazla olan dar gelirli kesimin, gıda enflasyonunda daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor.

2040 Yılında Su Kıtlığının Yaşanması Beklenen Bölgeler
2040 Yılında Su Kıtlığının Yaşanması Beklenen Bölgeler

IPCC tarafından yayınlanan İklim Değişikliği-2022 Raporu’na göre Türkiye’nin özellikle Batı Karadeniz bölgesi sel tehlikesi açısından, Güney Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ise yangın tehlikesi açısından iklim değişikliğinin etkilerine maruz kalması beklenen bölgeler. Son yıllarda yaşanan sel ve yangın olayları, IPCC raporunun bulgularını doğrular nitelikte. Halihazırda 1.2 derece olan küresel ısınmanın 2-3 derecelere ulaşması halinde başta yukarıda belirtilen bölgeler olmak üzere Türkiye için iklim riskleri daha fazla derinleşecek.

Türkiye’nin iklim değişikliği açısından maruz kalabileceği bir diğer risk ise, iklim değişikliğine karşı en kırılgan ülkelerin bulunduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelebilecek güvenlik sorunlarıdır. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş sonrasında 4 milyondan fazla Suriyeli mülteci Türkiye’ye sığındı ve bu durum birçok toplumsal soruna yol açtı. Benzer şekilde, özellikle su sıkıntısı nedeni ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da çıkabilecek çatışmalar Türkiye’nin yeni göç dalgalarına maruz kalmasına yol açabilir. Bu ülkelerin ekonomik durumunun kötüleşmesi de bölgedeki ticaret ilişkilerinin ciddi anlamda zarar görmesine yol açabilir.

İklim Değişikliğinin En fazla Etkileyeceği Ülkeler-Bölgeler
İklim Değişikliğinin En fazla Etkileyeceği Ülkeler-Bölgeler

Dünyada Artan Karbon Rejimleri ve Türkiye’ye Olası Etkileri

Paris İklim Anlaşması ile belirlenen 1.5 derece hedefine ulaşılabilmesi için karbon emisyonlarından kaynaklanan negatif dışsallıkların maliyetini kirleticilere yükleyecek şekilde karbon ücretlendirmesinin yapılması gerekiyor. Dünya Bankası tarafından hazırlanan rapora göre 2022 yılında dünya genelinde karbon vergisi veya emisyon ticaret sistemi şeklinde 68 karbon ücretlendirme enstrümanı bulunuyor. Dünya genelinde sera gazlarının %23’ünü kapsayan bu rejimlerden 2021 yılında 84 milyar dolar gelir elde edildi. Dünyanın ilk emisyon ticaret sistemini kuran Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Mekanizması’nı hayata geçirmeye hazırlanması ve ithal edilen bazı ürünleri karbon ücretine tabi tutması, diğer ülkelerde de karbon rejimlerini güçlendirecek ve yeni karbon rejimlerinin oluşmasını tetikleyecek. Başka bir deyişle uzun dönemde sınırda karbon vergilerinin uluslararası ticaretin doğal bir parçası olması bekleniyor.

Dünya’da Karbon Rejimleri Sayısı ve Toplam Emisyon Kapsama Oranı

Mart 2022’de Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı tarafından Türkiye’de ulusal bir emisyon ticaret sisteminin kurulması ile ilgili çalışmaların devam ettiğini açıklandı. Türkiye 2013 yılından itibaren Dünya Bankası ile karbon ücretlendirme mekanizmasının oluşturulması için “izleme, raporlama ve doğrulama” mevzuatının doğru ve uyumlu bir şekilde uygulanması için Karbon Piyasasına Hazırlık Ortaklığı (PMR) projesi yürütüyor. 

Türkiye’nin, dünyadaki gelişmelere uyumlu olarak kendine özgü karbon ücretlendirme mekanizması kuramaması halinde, diğer ülkeler tarafından hayata geçirilmesi planlanan sınırda karbon vergisi uygulamaları nedeni ile ihraç ettiği ürünlerdeki gömülü emisyonlar için karbon ücreti/vergilerini diğer ülkelere ödemek zorunda kalacak. Karbon ücreti/vergileri uygulayan ülkeler, buradan elde ettiği gelirleri yeşil dönüşümün finansmanı ve bu dönüşümden etkilenecek olan kesimlerin ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanıyor. Bu nedenle Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan bağımsız olarak Türkiye’nin bir an önce kendi ulusal karbon rejimini oluşturması gerekiyor.

Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Uyum ve Net-Sıfır Hedefi Çerçevesinde Attığı Güncel Adımlar

Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde 55’e Uyum Paketi’nin açıklandığı 14 Temmuz 2021’de Türkiye  “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nı yayınladı. Buna uygun olarak TÜBİTAK stratejik önceliklerini güncelledi. Hazırlanan eylem planında, Türk sanayisinin yeşil dönüşümünün gerçekleşmesinin, üçüncü ülkeler ile yapılan ticarette rekabet gücünü korumak için elzem olduğu vurgulanıyor. Yeşil Mutabakat Eylem Planı çerçevesinde 9 alanda 32 hedef ve 82 eylem belirlendi. Belirlenen alanlar; 

  • Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması
  • Yeşil ve döngüsel ekonomi
  • Yeşil finans
  • Temiz, ekonomik ve güvenilir enerji tedariği
  • Sürdürülebilir tarım
  • Sürdürülebilir ve akıllı ulaşım
  • İklim değişikliği ile mücadele
  • İklim diplomasisi
  • Avrupa Yeşil Mutabakatı bilgilendirme ve farkındalık faaliyetleri

16 Temmuz 2021’de ise Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 9 bakanlığın bakan yardımcılarından oluşan “Avrupa Yeşil Mutabakatı Çalışma Grubu” oluşturuldu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ismini “Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı” olarak değiştiren Türkiye “Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı”nı güncelleme çalışmalarına devam ediyor. 21 Haziran 2022’de ise “İklim Değişikliği Başkanlığı Hizmet Birimleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” yayınlandı. 

Kasım 2021’de Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Sürdürülebilir Finans Çerçeve” dokümanı yayınlandı. Çerçeve dokümanına göre, yeşil ve sürdürülebilir projelerin desteklenmesi için yeşil tahvilleri ve krediler gibi borçlanma araçları oluşturulacak.  Dokümanda ayrıca, BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde finansal olarak desteklenmeye elverişli projeler sıralanıyor. Örneğin SKA-7 Erişilebilir ve Temiz Enerji başlığı altında desteklenecek elverişli projeler;

  • Güneş, rüzgar ve jeotermal enerji projeleri
  • Akıllı şebeke projeleri
  • Enerjide büyük veri ve enerji analiz projeleri 
  • Akıllı şebekelerde yeni nesil güç elektroniği projeler
  • Gelişmiş enerji depolama projeleri
  • Şarj ekosistemi teknolojileri
  • Gelişmiş batarya teknolojileri

21-25 Şubat 2022’de Konya’da ilk defa düzenlenen İklim Şurası’nın sonuç bildirgesi Haziran 2022’de açıklandı. Ana gündemi Türkiye’nin net-sıfır ve yeşil dönüşüm hedeflerine yönelik yol haritasının belirlenmesi olan İklim Şurası’nda toplam 217 karar alındı. Türkiye’nin ana emisyon kaynaklarından birisi olan kömürden elektrik üretimi ile ilgili İklim Şurası’nda alınan tavsiye kararı: “2053 Net Sıfır Emisyon Hedeflerine yönelik Türkiye’nin iktisadi ve sosyal kalkınma hakkına engel olmadan kömürden elektrik üretiminde karbon yakalama, kullanım ve depolama teknolojilerinin de değerlendirileceği şekilde elektrik üretimi kaynaklı emisyonun düşürülmesi doğrultusunda arz güvenliği, makro-ekonomik ve sosyal etkileri içeren çalışmalar yapılmalı ve bir yol haritası belirlenmelidir”.

Sürdürülebilir finans alanındaki gelişmeler Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın yasama sürecine paralel olarak 2020’den itibaren hızlanmaya başladı. Sermeya Piyasası Kurulu 2020’de halka açık şirketlere yönelik ESG kapsamında uymaları gereken prensipleri “Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi” ile yayınladı. Sürdürülebilir projelerin doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi için Türkiye’nin kendi taksonomi sistemini kurmasına yönelik çalışmalar devam ediyor. Konu ile ilgili yetkilendirilen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından “2022-2025 Sürdürülebilirlik Bankacılık Strateji Planı” yayınlandı.

Türkiye’nin yeşil dönüşüm kapsamında attığı önemli adımların başında yerli elektrik otomobil TOGG projesi. Ekim 2022’de Gemlik’te fabrikası açılması planlanan TOGG’un 2023’ün ikinci yarısında piyasaya çıkması bekleniyor. Yerli araç üretimine paralel olarak 81 ilde 1500’ün üzerinde şarj istasyonu kurulumu için toplam 300 milyon TL’lik desteğin verilmesi planlanıyor.

Türkiye’nin İklim Performansı

İklim Değişikliği Performans Endeksi-2022’ye göre 60 ülke arasında bir önceki sene iklim performansı açısından 42. sırada olan Türkiye, 2022 yılında 41. sıraya yükseldi. Buna rağmen Türkiye’nin iklim performansı düşük olarak sınıflandırılıyor. Ekim 2021 yılında Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalaması, iklim performansı açısından büyük bir adım olarak görülüyor. Türkiye’nin 2015 yılında niyet şeklinde açıklandığı “Ulusal Katkı Beyanı”nda emisyonların 2030 yılına kadar %21 oranında azaltılması hedefi yetersiz olarak görülüyor. Bir an önce 2053 net-sıfır hedefine uygun yeni bir “Ulusal Katkı Beyanı”nın açıklanmasının Türkiye’nin iklim performansına ciddi katkı sunması bekleniyor. 

Türkiye’nin iklim performansının düşük olarak sınıflandırılmasının bir diğer nedeni ise, pek çok ülkede kömür kullanım oranının son yıllarda önemli ölçüde azalmasına rağmen Türkiye’nin hala elektrik üretiminde önemli miktarlarda kömür kullanmaya devam etmesi. Güç üretiminde doğalgaza olan bağımlılığını azaltmak isteyen Türkiye, özellikle 2015 yılında kömür madenciliği ve elde edilen kömürden elektrik üretilmesi ile ilgili bazı teşvikler getirdi. 

Türkiye'nin Enerji Karışımı

Son on yıl içerisinde yenilenebilir enerji kapasitesini yaklaşık üç kat artıran Türkiye’nin bu alandaki performansı AB üyesi ülkelerine göre ortalamanın altında. 2021 yılında enerji ihtiyacı %9 oranında artan Türkiye, döviz kurlarındaki dalgalanmadan etkilenecek fosil yakıtlara olan bağımlılığının azaltması açısından yenilenebilir enerji kapasitesi artan bir ivme ile artırmalı. 2023 yılında ilk nükleer santralini hizmete sokmayı planlayan Türkiye, bu sayede enerji arzında çeşitliliği artırmayı hedefliyor.

İklim Performansı Endeksi -2022

2021 yılına kadar son dört yıl içerisinde Türkiye’nin kömür kullanımı azaldı. Bununla birlikte, kuraklık nedeni ile hidroelektrik santrallerden üretilen elektriğinin düşen payının doğal gaz ile dengelenmeye çalışılması Türkiye’nin enerji sektöründeki emisyonlarının azalmasını engelledi. Yenilenebilir enerji alanında ciddi mesafeler kat eden Türkiye’de rüzgar ve güneşten elektrik üretiminde son yıllarda ciddi bir sıçrama yaşandı. 2021 yılında %11.7 olan yenilenebilir enerjinin güç üretimindeki payı 2021 yılında %13.6’ya yükseldi. Bununla birlikte Türkiye’nin enerji kaynaklı sera gazı emisyonların 2004-2021 yılları arasında %3 arttı. Pek çok AB üyesi ülkede aynı dönemde aynı sektörlerde sera gazı emisyonları ortalama %40-50 oranında azaldı.

Güç, ulaşım, binalar ve endüstriyi de içine alan enerji sektörü Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının dörtte üçünü oluşturuyor. Son yıllarda yenilenebilir enerji sistemlerindeki gelişmeler tarım, ulaşım ve güç sektörlerinden kaynaklı sera gazı emisyonlarının azalmasına yol açtı. Bununla beraber konutlardaki enerji verimliliğinin nispeten düşük olması, inşaattan kaynaklı sera gazı emisyonlarının AB ortalamasının üzerinde olmasına yol açıyor. Türkiye’de üretim sektörünün de genel anlamda karbon yoğun olması, Sınırda Karbon Düzenlemesi’yle birlikte getirilecek karbon ücretleri nedeni ile Türkiye’nin ihracatı açısında bir takım riskleri beraberinde getiriyor.

Türkiye OECD ülkeleri arasında yeşil yetenekler (green skills) açısından ortalamanın gerisinde. 

İklim Değişikliği ile Mücadele Kapsamında Türkiye’nin Atması Gereken Adımlar

Türkiye’nin iklim değişikliği kapsamında uluslararası ticarette meydana gelen köklü değişime ayak uydurabilmesi için bütün ekonomiyi kapsayacak bir strateji oluşturması gerekiyor. Öncelikli olarak Türkiye’nin hızlı bir şekilde yeni iklim yasasını çıkarması ve bununla eş zamanlı olarak Paris İklim Anlaşması çerçevesinde “Ulusal Katkı Beyanı”nı hazırlaması gerekiyor. En son 2011-2023 yılları için hazırladığı “Milli İklim Değişikliği Eylem Planı”nın da güncellemesi gerekiyor. Özel teşebbüsün gerekli olan bilgi, teknoloji ve finansal kaynaklara ulaşabileceği bir sosyo-ekonomik çevre oluşturulmalı.

Dünya Bankası’na göre Türkiye’nin 2053 yılında net sıfır hedefine ulaşabilmesi için;

  • Endüstrinin karbondan arındırılması
  • Binaların enerji verimliliği ve elektrifikasyonun sağlanması
  • Ulaşımda elektrifikasyonun sağlanması
  • Doğadaki karbon yutaklarının kapasitesinin güçlendirilmesi
  • Tarım sektörünün karbondan arındırılması
  • İyi bir atık ve su yönetimi gerekli.

Türkiye’nin net-sıfır hedefine ulaşabilmesi için büyük ilave yatırımlar yapması gerekiyor. Dünya Bankası’na göre 2022-2030 yılları arasında ilave yatırım miktarı 68 milyar $. 2022-2040 dönemleri arasında ise 165 milyar $. Kömürden çıkış ve yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, net-sıfır hedefine ulaşma adına Türkiye’nin öncelikli atması gereken adımlar arasında.

İklim değişikliği ve ekonomik faktörlerle ilgili pek çok belirsizliğin olduğu bir ortamda, net-sıfır ile ilgili hedef ve politikaların statik olarak belirlenmesi makul değil. Politikalar esnek bir şekilde dizayn edilmeli, dikkatli bir şekilde izlenmeli ve sonuçlarına göre düzeltici eylemler hayata geçirilmeli.

Sürdürülebilir finans kapsamında yatırımların sınıflandırılması sayesinde, çevreye uyumlu projelerin finansal kaynaklara daha ucuz maliyetle erişmesi mümkün olacak. Bu kapsamda gelecek yıllarda kamu ve özel bankaların kredi verme sürecinde şirketlerden karbon ayak izi ve su ayak izi gibi çevresel performanslarını belgelendirmesini talep etmesi bekleniyor.

Türkiye’nin uluslararası finansman kaynaklarına erişebilmesi için sürdürülebilirlik riskleri ve kurumsal sürdürülebilirlik ile ilgili küresel ölçekte yaşanan gelişmelere uyum sağlaması gerekiyor. Türkiye’de en önemli finansman kaynaklarından olan bankalar şirketlerin ve projelerin ESG verilerine ulaşmakta zorlanıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na paralel olarak Türkiye’nin kendi taksonomisini oluşturması ve kurumsal sürdürülebilirlik ile ilgili raporlama standartlarını netleştirmesi faydalı olacaktır.

DEİK tarafından hazırlanan raporda Türkiye’nin Yeşil Mutabakat’a hazırlık kapsamında atması gereken adımlar şu şekilde özetlendi;

  • Paris İklim Anlaşması kapsamında “Ulusal Katkı Beyanı”nın hazırlanması
  • Sektörlerin karbondan arındırılması için kapsamlı planlamaların yapılması ve bunların hayata geçirilmesi
  • Avrupa Birliği’nde başlayan yeşil dönüşüm kapsamında sanayi, ticaret, enerji ve tarım politikalarının gözden geçirilmesi
  • SKDM düzenlemesi ile ilgili güncel gelişmelerin takip edilerek sektörlere yön verecek tavsiyelerde bulunulması
  • Yeşil dönüşümün finansmanı için uygun finansman mekanizmalarına erişimin kolaylaştırılması
  • Yeşil yatırım ve teknolojiler ile ilgili vergi düzenlemelerinin gözden geçirilmesi
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması için gerekli çalışmaların yapılması
  • Sanayide endüstriyel simbiyoz, sıfır atık ve eko-endüstriyel park uygulamalarının artırılması
  • Yüksek teknolojili, AR-GE yoğun ve yüksek katma değerli mal ve hizmetler için “yeşil ve sürdürülebilir sanayi” standartlarının belirlenmesi
  • Şirketlerin karbon ayak izlerinin ölçülmesi ve raporlanması için sistem kurulması
  • Geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı için standartların belirlenmesi 
DEİK’in Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Hazırlık Önerileri
DEİK’in Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Hazırlık Önerileri

Sonuç

İklim değişikliği tüm dünyayı ekonomik ve sosyal açıdan mecburi bir istikamete doğru sevk ediyor. Fosil kaynakların artık kullanılmadığı ve yenilenebilir enerjinin ekonomilerin can damarı haline geldiği bu yeni düzeni şekillendirme adına atılan en önemli adım olan Avrupa Yeşil Mutabakatı, Türkiye için önemli değişiklikleri beraberinde getiriyor. Oldukça dinamik bir süreçte ilerleyen değişim sürecine ayak uydurmak için kamu kurumları, üniversiteler, iş dünyasının aktörleri, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşların kendi aralarında etkin koordinasyon mekanizmaları kurmaları kritik öneme sahip. Değişim süreçleri risklerle birlikte aynı zamanda büyük fırsatlara da kapı aralar. Bu bağlamda, Türkiye’nin başlayan küresel yeşil dönüşüm sürecini bir fırsat olarak değerlendirmesi, uluslararası arenada etkinliğini artıracaktır.