Sürdürülebilir tedarik zinciri yönetiminin artan önemi

Yazar 9:13 pm ESG

Son güncelleme: 30 Kasım 2024

Son yıllarda sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik standartlarına uygun faaliyet yürüten tedarikçiler ile çalışma eğiliminde artış görülüyor. Çok uluslu şirketlerin ilk derece tedarikçilerinden ESG kriterlerine uymalarını beklemeleri ve bu beklentilerinin tedarik zincirlerinde yer alan diğer işletmelere yansıtılmasını istemeleri, bir bütün olarak tedarik zincirlerinde insan hakları ve çevre ihlalleri ile ilgili hassasiyetin giderek artmasına yol açıyor.

ESG kriterlerinin tedarik zincirlerinde problemsiz olarak uygulanması teoride göründüğü kadar kolay değil. Business Insider’da yer alan habere göre sürdürülebilirlik konusunda en iddialı taahhütler veren şirketlerin başında gelen Apple, çocuk işçi çalıştırdığını bilmesine rağmen Çinli tedarikçisi Suyin Elektronik’i ancak üç yıl içerisinde tedarik zincirinden çıkardı.

Tedarik zincirlerinde alt basamaklara inildikçe ihlaller ile karşılaşma ihtimali artıyor. Özellikle gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerdeki yasal düzenlemelerin ve denetim mekanizmalarının etkinliğinin nispeten düşük olması tedarik zincirlerinden kaynaklı sürdürülebilirlik sorunlarını derinleştiriyor.

Tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar

Harvard Business Review tarafından yapılan bir araştırma, tedarik zincirlerinde yaşanan sorunları gözler önüne seriyor. Meksika’da ziyaret edilen beş alt derece tedarikçinin çevre yönetim sistemine sahip olmadığı ve bunlardan dördünün ise işyerinde cinsel taciz gibi sorunlar ile mücadele için gerekli mekanizmaları oluşturmadığı tespit edildi. Yine bu incelenen tedarikçilerden üçünde çalışan geçici işçilerin oranın %50’den fazla olduğu ve işten ayrılma oranlarının zaman zaman %100’e kadar çıktığı belirlendi.

Çin ve Tayvan’da yapılan incelemelerde de benzer sonuçlar ile karşılaşıldı. Marjinal çevre standartları, tehlikeli çalışma koşulları ve uzun süreli çalışma gibi sorunların, söz konusu işletmelerde oldukça yaygın olduğu görüldü.

İncelemeye tabi tutulan işletmelerin tamamına yakınının, sürdürülebilirlik konusunda örnek gösterilen çok uluslu şirketlerin tedarik zincirlerinde yer alması durumun vahametini gözler önüne seriyor. Büyük şirketlerin tedarik zincirlerinde bu tarz sorunlar yaşanıyorsa, orta ölçekli ve küçük şirketlerinin tedarik zincirlerinin sürdürülebilir olmasını beklemek hayalcilik olur.

Tedarikçilerden kaynaklanan sorunlar

Konuya biraz daha bütüncül bakıldığında aslında yaşanan insan hakları ve çevresel sorunlarda çok uluslu şirketlerin, tedarikçilerin kapasitesini artan beklentilerinin önemli katkı sunduğu görülüyor. Gerçekçi olmayan talepleri kısa süre içerisinde karşılamaya çalışan pek çok işletme, tedarik zincirlerinde kalabilmek için normal mesaiyi aşan sürelerde çalışmayı rutin hale getirebiliyor. Çok uluslu şirketlerin ilk derece tedarikçilerinden beklediği standartlar çoğu zaman ikinci ve üçüncü derecedeki tedarikçilerden beklenmiyor. Çünkü, bu standartlara uyma ilk derece tedarikçilerin bile kapasitesini aşabiliyor.

Çok uluslu şirketlerin genellikle alt kademe tedarikçiler ile sözleşmeye dayanan bir ilişkileri bulunmuyor. Çok uluslu şirketlerin üretimde belirli tedarikçilerin ürünlerini tercih etmeleri ve bu tedarikçilerin de alt tedarikçilerinin sürdürülebilir üretim konusunda değiştirme kapasitesinin düşük olması sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Diğer taraftan bazı ilk derece tedarikçileri pazar bulmakta zorlanmadıkları için sürdürülebilirlik konusunda hassasiyet gösteren firmaların taleplerini karşılama hususunda yeterince istekli davranmıyor.

Rekabet gücünü koruma düşüncesinin ağır basmasının da etkisi ile bazı tedarikçiler sürdürülebilirlik yatırımlarını ertelemeye meyilli oluyor. Dünyadaki güncel gelişmelerin yeterince takip edilememesi, alt kademe tedarikçilerin sürdürülebilirlik konusunda gerekli insan kaynağı ve materyalden mahrum olması gibi nedenler, bu tedarikçilerin sürdürülebilirlik gereksinimlerini karşılama ihtimallerini düşürüyor. Faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki gevşek düzenlemeler de özellikle alt kademe tedarikçilerin tehlikeli atıkların yönetilmesi gibi konularda gerekli özeni göstermemesine yol açıyor.

Tedarik zincirlerinde iyi sürdürülebilirlik uygulamaları

İklim değişikliğinin şiddetlenen etkileri ve kurumsal sürdürülebilirlik ile ilgili standartların giderek daha katı hale gelmesi, sosyal medya çağında itibarlarını korumak isteyen çok uluslu şirketleri, tedarik zincirlerinden kaynaklanan sorunların çözümü için zorluyor. Dikkat çeken iyi uygulamalar şu şekilde özetlenebilir:

  • Uzun dönemli sürdürülebilirlik hedeflerinin belirlenmesi
  • Sürdürülebilirlik standartlarının ilk derece tedarikçilerine yansıtılması
  • Alt kademe tedarikçilerin de uzun dönemli sürdürülebilirlik hedefleri çerçevesinde değerlendirilmesi
  • Tedarik zincirlerinden kaynaklı sorunların giderilmesi için personel görevlendirilmesi

Çok uluslu şirketlerin tedarik zincirlerine yönelik uygulamaları değişkenlik gösteriyor. Bazı şirketler, ilk derece tedarikçilerinin alt tedarikçilerine yönelik uygulaması için sürdürülebilirlik standartları dikte ediyor. Bu sayede, ilk derece tedarikçilerinin, ESG kriterlerine uymayan alt kademe tedarikçiler ile çalışmasını engellemeyi hedefliyor. İlk derece tedarikçilerinin alt kademedeki tedarikçilerden sağlık, işçi hakları güvenlik vb. konularda bilgi toplayarak raporlamasını istemesi oldukça etkili bir yöntem olarak dikkat çekiyor. Bu sayede ilk derece tedarikçiler çalıştıkları firmaların sürdürülebilirlik performanslarını değerlendirerek daha sağlıklı kararlar verebiliyor.

Alt kademe tedarikçilerin sürdürülebilirlik ile ilgili sorumluluklarının ilk derece tedarikçilerine yüklenmesi de etkili yöntemlerden birisi. Büyük şirketler, ilk derece tedarikçileri ile sürdürülebilirlik konusunda oldukça sıkı ilişkiler kuruyor. Eğitimlerin verilmesi, kısıtlı da olsa finansal kaynak aktarılması, iyi uygulamaların paylaşılması gibi yöntemler sayesinde, genellikle ilk derece tedarikçiler daha yüksek sürdürülebilirlik standartlarına sahip. Dolayısıyla tedarik zincirlerinde sürdürülebilirlik performanslarının ilk derece tedarikçileri tarafından takip edilmesi karşılaşılan sorunların azalmasına katkı sunuyor.

Şirketlerin tek başlarına tedarik zincirlerindeki ihlalleri veya eksiklikleri gidermesi mümkün değil. Her ne kadar kendi tecrübelerini ilk derece tedarik zincirlerindeki diğer işletmeler ile paylaşsalar da, sahip oldukları imkanlar çoğu zaman kısıtlı. Bu nedenle, çatı endüstriyel organizasyonlarının kendi üyelerine yönelik eğitimler planlaması ve bu üyelerin iyi uygulamalara erişmesini sağlamaları düşük maliyetler ile etkili sonuçların alınmasını sağlayabilir.

Birleşmiş Milletler Global Compact ve Carbon Disclosure Project (CDP) gibi küresel inisiyatiflerin tedarik zincirlerine yönelik sundukları hizmetlerden faydalanılması şirketlerin bu alanda önemli mesafeler kat etmesine yardımcı olacaktır. CDP’nin 2021 yılında yayımladığı “Küresel Tedarik Zinciri Raporu”na göre, şirketlerin tedarik zincirlerinden kaynaklı emisyonları kendi emisyonlarından 11.4 kat daha fazla. 2021 yılında yaklaşık 11.000 şirket çevresel bilgilerini CDP ile paylaştı. Küresel ölçekte tedarik zincirlerinden elde edilen tecrübelerin bu inisiyatifler tarafından paylaşılması, bir taraftan farkındalığı artırırken diğer taraftan tedarik zincirlerinin daha temiz hale gelmesine katkı sunuyor.

Sonuç ve değerlendirme

Kurumsal sürdürülebilirlik prensipleri dünya genelinde yumuşak hukuktan (soft law) sert hukuka (hard law) doğru evriliyor. Çevre konusunda artan hassasiyet ve her türlü medya ortamında ihlallerin çok hızlı bir şekilde yayılması, tedarik zincirlerinde karşılaşılan insan hakları ve çevre sorunlarının şirketler için maliyetlerinin artmasına neden oluyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green deal) ile paralel olarak Avrupa Birliği tarafından yakın dönemde hayata geçirilmesi beklenen Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi sayesinde özellikle büyük şirketler üzerinde tedarik zincirlerinde yaşanan ihlallere karşı baskının artması bekleniyor.

Bu çerçevede, başta sanayi odaları, ticaret odaları, mesleki örgütler, iş insanları dernekleri gibi çatı örgütlenmeler olmak üzere iş dünyasının tüm paydaşlarının koordineli bir şekilde kendi aralarında etkin mekanizmalar oluşturarak, çok uluslu şirketlerin tedarik zincirlerinde bulunan işletmelerdeki sürdürülebilirlik standartların yükseltecek adımlar atması gerekiyor.

Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz

Etiketler: , , , , , Last modified: 30 Kasım 2024