“Dezenformasyon, yanıltıcı bilgilerin kasıtlı olarak yayılmasıdır. Yapay zekâ (YZ), büyük veri setlerinden öğrenerek karmaşık görevleri gerçekleştirebilen bilgisayar sistemlerini ifade eder. Dezenformasyonun yapay zeka ile ilişkisi, sahte haberlerin ve manipülatif içeriğin algoritmalar tarafından daha etkili bir şekilde üretilebilmesini sağlamaktadır. Yapay zekâ, sosyal medya ve diğer online platformlarda hızla yayılan yanıltıcı içerikleri tespit etmek ve filtrelemek amacıyla kullanılabilir. Ancak, aynı zamanda dezenformasyonun daha sofistike hale gelmesine ve algoritmaların manipülasyonuna yol açabilecek bir riski de beraberinde getirir. Bu nedenle, yapay zeka teknolojilerinin etik kullanımı ve güvenlik önlemleri, dezenformasyonla mücadelede önemli bir rol oynamaktadır.”

Yukarıda okumuş olduğunuz paragraf yapay zekaya yazdırıldı. Görüldüğü üzere, çok teknik ve somut olmayan ifadeler barındırıyor. Her nasıl oluyorsa, çok şey söylüyor ama ne derece etkili olduğu tartışılır. OpenAI, geçtiğimiz günlerde, seçimleri yaklaşan ülkeler için yapay zekanın manipülasyon aracı olarak kullanılma ihtimaline karşı açıklamada bulundu. Doğru bilgiye ulaşmak adına, ABD’de yaklaşan seçimlerle ilgili olarak ABD Seçim Kurulu’yla iş birliği yaptığını ve web sitelerinin yönlendirme yapacağını açıkladı. Yapay zekâ ve yanlış bilgi kavramları günümüzde büyük bir risk barındırıyor. Neden mi? Gelin birlikte düşünelim.

Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) geçtiğimiz hafta, her sene yayımladığı  Küresel Riskler Raporu’nun son sürümünü internet sitesinden paylaştı. Kurumun yaptığı ve ilgiyle beklenen küresel riskler sıralaması listesinde ilk onda geçtiğimiz yıldan farklı olarak yer alan “yanlış bilgi ve dezenformasyon” özellikle dikkatleri üzerine çekti. Listeye göre; önümüzdeki 2 yıl içinde bizi bekleyen risklerden ilki dezenformasyon. Bahse konu risk, 2023 yılında yayınlanan bir önceki raporda, 2 yıl içinde bizi bekleyen riskler listesinde ilk onda bile değilken, acaba son bir yıl içinde gelişen ve değişen yapay zeka (AI) uygulamaları mı bu riski bir anda birinci sıraya çıkardı?

Yapay zekaya ayak uydurabilmek için artık özel bir beceriye gerek yok. Arayüzlerin sunduğu inanılmaz bir kullanım kolaylığı mevcut ve yönetimlerin dahi yetişemediği bir hız söz konusu. Ayrıca, yapay zekâ teknolojilerinin kapsamlı entegrasyonu, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde kartların yeniden dağıtılmasına sebep olabilir. Yüksek ve düşük gelirli ülkeler arasındaki dijital uçurumun, muhtemelen ciddi eşitsizliklere yol açacağı öngörülüyor. Raporda da belirtildiği üzere; Küresel Kuzey’in teknoloji geliştirme alanındaki hakimiyeti sosyal, kültürel ve politik önyargıların devam etmesine neden olabilir. Öte yandan, dezenformasyondan suç amaçlı kullanıma kadar yapay zekanın oluşturduğu risklere karşı dayanıklılık da Küresel Güney’de daha düşük olabilir.

Dünyanın en etkili ve büyük medya organlarından The New York Times geçtiğimiz günlerde ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI şirketine ve yatırımcısı Microsoft’a dava açtı. Gazete, kendisine ait makalelerin izinsiz bir şekilde yapay zekâ aracılığı ile kullanıldığını iddia ediyor. Tüm dünyanın yakından takip ettiği davada, telif hakları ve yapay zekâ kullanımı ile ilgili verilecek kararın ne olacağı merak konusu. Burada başka bir önemli konu ise, öğrenen yapay zekanın neler yapabileceği. Aslında mülga web sitelerindeki yazılara bile erişimi olan, bilgi toplayan ve yayan bir yapay zekadan bahsediliyor. Davanın bir başka boyutu, kendi kendine gelişen bir yapay zekâ uygulamasının tahmin edilemeyen yerlere erişimi. Bu bilgileri ışığında, konunun sadece telif hakkı ile sınırlı kalmadığı anlaşılıyor.

Öte yandan, yapay zeka uygulamalarının tehlikeli olabilecek bir başka boyutu olarak, biyolojik ve otonom silah sistemlerine daha kolay erişime imkan verme ihtimali zikrediliyor. Otonom silah sistemlerinin ve biyolojik silahların kullanımı yapay zeka ile birlikte mümkün olabilir. Otonom silah sistemlerine ilişkin olarak, Birleşmiş Milletler tarafından 12 Ekim 2023 tarihinde bir karar taslağı toplantısı yapılmıştı. Toplantıda Türkiye, Çin, Kuzey Kore, İran, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan ve Rusya’nın da aralarında bulunduğu ülkeler çekimser oy kullandılar. Türkiye, otonom silah sistemlerinin tanımı konusunda mutabakat sağlanamadığı konusunu da toplantıda gündeme getirdi. Mısır temsilcisi karar lehine oy verdikten sonra, söz konusu silah sisteminin türü ne olursa olsun, herhangi bir öldürücü güç kullanımında, insanın sorumluluğu ve hesap verebilirlik ilkesinin korunması gerektiğini eklemişti. Otonom silah sistemleri, tamamen insan bir sistem ve hareket algısıyla savunma sanayiinin konusu. Bu silahların istenmeyen bir hedefi öldürmesi durumunda, ceza hukuku nasıl işleyecek? Bu konuyla paralel olarak, yapay zekâ destekli biyolojik silahlar da konuşulan başka bir konu. Aslında, biyolojik silahların devlet dışı aktörler tarafından kullanılması yasak; ama çeşitli yorumlara göre, gelişmiş yapay zekâ uygulamaları sayesinde, bu durum da değişebilir ve yıkıcı sonuçlar ortaya çıkabilir.

Görsel: Dave Photoz/Freepik

Tüm bunlar dezenformasyon konusunun altında yer almakla birlikte, bizi gelecek 2 yıl ve 10 yıl içerisinde bekleyen riskleri aslında daha iyi anlamamıza olanak sağlıyor. Yanlış bilginin yayılmasını engellemek çok kolay değil. Devletlerin bunu ifade özgürlüğü hakkını kısıtlamayacak şekilde bir dengede tutması gerekmekte. Bir hakkın kullanımı başka bir hakkı engellememeli, aksi halde hakkın kötüye kullanımı olabilir. Maalesef bu çıkmazın bizi ciddi bir manipülasyona doğru sürükleyeceği öngörülüyor. Konuya toplumsal olarak bakıldığında ise, yanlış bilgilendirme sebebiyle kutuplaşma artacak ve mental olarak da kaygı düzeyi yükselen ve özellikle eko-anksiyete yaşayan bireylerde artış gözlemlenecektir. İşbu durum aslında, sosyal sürdürülebilirlik konusuna girdiğinden, özellikle kutuplaşma ve kaygı ile doğru orantılı olan yanlış bilginin yayılımı bizi maalesef kapsayıcı olmayan ve ayrımcı bir topluluğa doğru sürükleyecektir. Raporda ayrıca “Gerçeği Tanımlamak” başlığı altına şöyle bir ifade bulunmakta “Yanlış bilgi, yalnızca toplumsal bir bozulma kaynağı olarak değil, aynı zamanda siyasi gündem peşinde koşan yerel aktörler tarafından bir kontrol kaynağı olarak da kullanılabilir. Her ne kadar yanlış bilgi ve dezenformasyonun uzun bir geçmişi olsa da siyasi kontrol ve dengelerin aşınması ve bilgiyi yayan ve kontrol eden araçların artması, bunların etkinliğini artırabilir. Çevrimiçi konuşma nedeniyle bireyler günümüzde Belarus ve Nikaragua’da hapsediliyor, Myanmar ve İran’da ise öldürülüyor.”

Çoğu ülkenin baş etmeye çalıştığı ekonomik kırılganlık da dezenformasyon ve çatışma kültürüne katkı sağlamaktadır. Önümüzdeki 2 yıl içinde oluşması beklenen risklerden biri de devletlerarası çatışma ve özellikle raporda belirtildiği haliyle; “Devletlerarası Silahlı Çatışma”. Rapora göre, devletler arası silahlı çatışma, söz konusu dezenformasyonu tetikleyecek ve bu, odağın dağılmasına sebep olabilir. Her çatışmada olduğu gibi; insani yardım, afet ve kriz yönetimi, kadın ve çocuk hakları, hayvan hakları da gündeme gelecek ve öncelik değişecektir. Ayrıca, önem sırası yapıldığından, doğanın hakları en az önemsenen konular arasında yer alacak ve kapsayıcı, toplumsal cinsiyet odaklı kriz yönetimi de ancak krizlerden sonra konuşulacaktır.

Raporda vurgulanan başka bir önemli husus, iklim değişikliği ve ekonomik güçlüklerin tetikleyebileceği olası organize suç dalgasıdır. Rapora göre, devletlerin ekonomik zafiyetleri ve karaborsanın oluşumuna elverişli koşullar, ne yazık ki suç örgütleri ile devlet arasındaki sınırları belirsizleştirebilir. Örneğin, iklim değişikliğinden dolayı tarım yapılamaz hale gelen araziler veya azalan balık stoklarına sahip göller nedeniyle, bu kaynaklardan geçimini sağlayan kişiler için alternatif bir iş alanı düşünülmediği ve planlanmadığı takdirde, bu bireylerin yasa dışı faaliyetlere yönelme ihtimalleri artabilir.

Peki Ne Yapılmalı?

  • Daha dayanıklı bir toplum inşa edilmeli
  • İnsan temelli (antroposantrik) yerine doğa temelli (ekosantrik) stratejiler geliştirilmeli
  • Kapsayıcı ve sorumlu ilkeler belirlenmeli
  • Döngüsel ekonomiyi hayata geçirmeli
  • Sürdürülebilir değişim için öncülük etmeli
  • Korkutucu riskleri engellemek açısından yapay zekâ ile ilgili sorunların çözümüne öncelik verilmeli ve buna yönelik politikalar geliştirilmeli
  • Eğitim sistemlerine yapay zekâ okuryazarlığı, sürdürülebilir kalkınma, kapsayıcılık, çeşitlilik, iklim adaleti ve doğa temelli stratejiler dahil edilmeli.

Yapay zekanın bireysel ve örgütsel kullanımının önüne geçmek mümkün değil, ama nasıl doğru kullanılabileceğini öğrenmek mümkün. Bu nedenle, yukarıdaki maddelere öncelik verilmesi ve bu konuların stratejilere dahil edilmesi gerekir.

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , Last modified: 29 Ocak 2024