Ulaşım sektörü,  gürültü, hava kirliliği, sera gazı emisyonları, su kirliliği, biyoçeşitlilik kaybı gibi önemli çevresel sorunlara yol açan sektörlerin başında geliyor. Küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %15’i ulaşım sektöründen kaynaklanıyor. 

Avrupa Birliği otomotiv endüstrisi toplam istihdamın %6’sını sağlarken, GDP’nin %7’sini üretiyor. 2021 yılında 5.7 milyon araç ihraç eden Avrupa Birliği, 74 milyar € gelir elde etti. Otomotiv sektörü 3.5 milyon kişiye istihdam sağlıyor. İstihdam kapsamında 1.2 milyon kişi montaj hattında, 1.4 milyon kişi otomotiv tedarik zincirinde, geri kalanı ise lastik ve şaft gibi parçaların üretiminde yer alıyor. Otomotiv sektörü ayrıca, AB’nin en büyük ARGE harcamalarının yapıldığı alan olarak dikkat çekiyor. 

Pandemi sürecinin olumsuz etkilerinin yanı sıra, Asya-Pasifik’te ortaya çıkan yeni otomotiv üreticileri, AB otomotiv endüstrisinin rekabet gücünü zorluyor. Pandemi sürecinde  tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar otomotiv değer zincirini ağır bir teste tabi tuttu. Öte yandan bu süreç otomotiv sektöründe elektrifikasyon ve dijitalleşmeyi hızlandırdı. Bu yazımızda Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green Deal) ile hızlanan yeşil ve dijital dönüşümün otomotiv sektörü üzerine etkilerini genel hatları ile inceleyeceğiz.  

Otomotiv sektörünü etkileyen başlıca riskler

AB otomotiv sektörü, iklim değişikliğinin belirginleşen etkileri ile birlikte yaşanan ekonomik ve yasal dönüşüm çerçevesinde bazı risklerle karşı karşıya. Bu risklerin şu şekilde özetlenmesi mümkün:

  • Elektrikli araçlarda kullanılan bataryalar konusunda dışarıya bağımlılık
  • Orjinal ekipman üretimi açısından (software yapısı, otonom sürüş vb) teknolojik liderliğe sahip olunamaması
  • Elektrikli araçların yarısından fazlasının elektronik ile ilgili olması
  • Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren 17.000 KOBİ’nin özellikle içten yanmalı motorlar konusunda uzmanlaşanları nedeni ile bu KOBİ’lerin pazar paylarını kaybetme ihtimali
  • İçten yanmalı araçlarda 2000’ne yakın hareketli parça olmasına karşın elektrikli araçlarda yaklaşık 20 hareketli parçanın olmasının tedarik zincirlerinde faaliyet gösteren işletmeler açısından oluşturacağı riskler
  • AB’deki elektromobilite ekosisteminin ABD ve Çin’e göre geç başlaması
  • Çok fazla elektrikli aracın veya şarj istasyonun gelecekte belirli bölgelerde toplanmasının elektrik şebekesinin güvenliğini riske sokma ihtimali
  • Otomotiv sektöründe ARGE faaliyetlerinin devam etmesi için gereken mühendislik ve teknoloji  (STEM (science, technology, engineering, math)) alanında uzman sayısında eksiklik
  • Elektrikli araçların sıfır emisyonlu olsa da, şarj için üretilen elektrikten kaynaklı emisyonlar hala fazla olması 

Otomotiv sektörünü etkileyen genel eğitimler

Kovid 19 pandemisinin daha sert bir şekilde yaşandığı 2020 yılı otomotiv sektörü için bir kırılma yılı oldu. Getirilen seyahat kısıtlamalarından ve tedarik zincirlerinde yaşanan kesintilerden dolayı araçlara yönelik talep ve araç üretim kapasitesi önemli ölçüde düştü. İklim değişikliğinin belirginleşen etkilerinin de etkisi ile orta ve uzun dönemde fosil yakıtlara dayalı araçların üretiminin artık sürdürülebilir olmadığı net bir şekilde anlaşıldı. Kovid-19 süresince içten yanmalı motorlu araçlara yönelik talepte ciddi bir daralmaya yaşanırken 2021 yılında satılan elektrikli araç satışı 16.5 milyona ulaştı. 

artan elektrikli araç satışları
Şekil – 1: Elektrikli araçlara yönelik artan talep (Kaynak: Uluslararası Enerji Ajansı)

Otomotiv sektörünün yeşillenmesi kapsamında elektrikli araçların sayısı her geçen gün artıyor. Bundan sonraki bölümde konuların daha iyi anlaşılması için elektrikli araç çeşitlerinin kısaca tanıtılması faydalı olacaktır. Temel olarak üç çeşit elektrikli araç bulunuyor;

  • Hibrit elektrikli araç (hybrid electric vehicle (HEV)): Bu araçlarda yer alan hibrit motorlar, geleneksel ve elektrikli motorları içeriyor. Geleneksel motor sayesinde elektrikli motor bataryası şarj edilebiliyor. 
  • Şarj edilebilir hibrit elektrikli araç (plug-in hybrid electric vehicle (PHEV)): Daha yüksek kapasiteli bataryaları sayesinde sadece elektrikli motor ile daha uzun menzil gidebilir. Bataryaları harici olarak şarj edilebilir. Bunun dışında hibrit elektrikli araçlar ile benzer özellikleri taşır. 
  • Batarya elektrikli araç (battery electric vehicle (BEV)): Bu araçlar tamamen elektrikli motorlar ile çalışır. 
elektrikli araç çeşitleri
Şekil – 2 Elektrikli Araç Çeşitleri

Elektrikli araçlar ile ilgili yüksek maliyet gibi piyasa bariyerleri teknolojik gelişmelere bağlı olarak giderek azalıyor. Özellikle orjinal yedek parça üreticilerinin yapmış oldukları yatırımların piyasa bariyerlerinin aşılması konusunda ciddi katkısı sağlıyor. Avrupalı otomotiv üreticileri  PHEV üretiminde oldukça iyi seviyede olmasına rağmen BEV üretiminde liderliği Çin ve ABD’ye kaptırmış durumda. Avrupa Birliği’nin BEV üretiminde rekabet gücünü artırabilmesi için değer zincirinde gerekli olan yetenekler;

  • araştırmacılar
  • mühendisler, 
  • teknikerler, 
  • mekatronik 
  • yazılım 
  • endüstriyel yetenekler

Otomotiv sektörüne etkileyen temel trendlere geçmeden önce son yıllarda giderek popüler hale gelen bağlı (connected) ve otonom (autonomous) araçların tanımlarına da kısaca bakalım.

  • Bağlı araçlar (connected cars): Diğer araçlar, araç üreticileri, altyapılar ve üçüncü taraflar ile bilgi alışverişinde bulunabilen araçlar
  • Otonom araçlar (autonomous cars): Dinamik çevreye uyum sağlayarak kendi kendine ilerleyebilen araçlar
akıllı araçlar
Şekil – 3: Bağlı/akıllı araçlar (Kaynak. European Space Agency)

Otomotiv sektörünü ilgilendiren ana trendler şu şekilde özetlenebilir;

– Yeşil dönüşüm, elektromobilite, hidrojen yakıt hücreleri

– Dijital dönüşüm, bağlı ve otonom sürüş, yazılım sektöründe yaşanan gelişmeler

– Sertleşen küresel rekabet 

– Değişen iş modelleri

– Küresel tedarik zincirlerindeki kesintiler

Bağlı ve otonom araçlara yönelik talebin artması, araçların üretiminde yazılım ve verinin önemini artırdı. Bu bağlamda, bilgi teknolojileri ve elektronik parça üretiminin otomotiv üretim süreçlerinde daha fazla ağırlık kazanmaya başladı. Otomotiv sektöründe yeni iş modellerini tetikleyen teknolojik gelişmeler ise;

  • Paylaşımlı hareketlilik sistemi
  • Abone usulü şarj
  • Bağlı araçlardan gelen veriler ile algoritma tabanlı sigorta
  • Yapay zeka tabanlı teknolojiler
paylaşımlı hareketlilik sistemi
Şekil – 4: Paylaşımlı hareketlilik sistemi (Kaynak: www.sae.org)

Yenilikçi ve yıkıcı teknolojilerin otomotiv sektöründe daha fazla yer alması, bu sektördeki ortak girişimlerin sayısını da artırdı. Otomotiv üreticileri ile dijital teknoloji şirketleri arasında kurulan ortaklıklar ile üretilen araçlar karşısında geleneksel yöntemler ile üretilen araçların rekabet gücü azalıyor.

Küresel ölçekte elektrik araç üretiminde Çin açık ara liderliğini koruyor. 2016 yılından beri Çin’in ürettiği elektrikli araç sayısı, diğer tüm ülkelerin ürettiği araç sayısından fazla. Elektrikli araç satışlarındaki artıştan dolayı bu araçlarda kullanılan bataryalara yönelik talep te hızlı bir şekilde artıyor.

son 10 yılda elektrikli araç satışı
Şekil – 5: Son 10 yılda küresel elektrikli araç satışı (Kaynak: virtualcapitalist)

Dijital teknolojilerde yaşanan hızlı gelişmeler otomotiv sektörünü dönüşüme zorluyor. Bağlı (connected) ve otonom (autonomous) araçlarla birlikte bu araçların hızlı bir şekilde elektrifikasyonu, yeni ihtiyaçları ve çözümleri beraberinde getiriyor. Bu çerçevede;

  • Lityum iyon ve hidrojen yakıt hücreleri
  • Akıllı şarj (Smart charging (V1G)) and araçtan şebekeye (vehicle to grid (V2G)) ile ilgili teknolojilerin geliştirilmesi gerekiyor. 

Elektrikli araçların ihtiyaçlarının yenilenebilir enerji sistemleri ile karşılanması ve bu sistemlerin dijital çözümler ile en verimli şekilde dizayn edilmesi, ulaşımdan kaynaklanan emisyonların azaltılması açısından kritik öneme sahip.

Avrupa otomotiv sektörü ve Türkiye

Otomotiv endüstrisi küresel ölçekte faaliyet gösteriyor fakat bölgesel üreticilerin kümelenmesi ile üretimine devam ediyor. Bu nedenle Türkiye’de otomotiv sektöründe faaliyet gösteren üreticiler, Avrupa Birliği’ne coğrafi yakınlığın avantajlarından yararlanıyor. 2019 yılında dünya genelinde üretilen motorlu araçların %19.9’u Avrupa Birliği’nin otomotiv ekosistemi içerisinde yer alan fabrikalarda üretildi. 

Avrupa otomotiv ekosistemi
Şekil – 6: Avrupa Birliği’nde otomotiv montaj, batarya ve motor fabrikaları (Kaynak: www.acea)

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri devam etmesine rağmen, Türk otomotiv sektörü Avrupa Birliği’nin otomotiv sektöründe güçlü bir şekilde Avrupa Birliği’nin otomotiv sektörünün değer zincirinde yerini almış durumda. 

Türkiye'deki otomotiv tedarikçileri
Şekil – 7: Türkiye’de bulunan başlıca otomotiv tedarikçileri (Kaynak: eraiturkey.com)

Otomotiv sektörünün yeşillenmesi kapsamında gelişmeler

Diğer sektörlerdeki emisyonları 1990’a göre %32 azalırken, Avrupa Birliği’nde ulaşım sektöründen kaynaklanan emisyonlar %33 arttı. 2009 yılında 2015 yılı için araçlar için konulan 130 g/km, hedefine ulaşmak için bazı araç üreticileri, laboratuvar şartlarında emisyonları düşüren stop-start sistemleri gibi bazı teknolojik çözümler geliştirdiler. Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green Deal) çerçevesinde 2050 yılında ulaşımdan kaynaklanan emisyonların %90 azaltılması hedefleniyor. 

Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde getirilen düzenlemeler, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin lokomotif endüstrilerinden birisi olan otomotiv sektörünün rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu tarafından getirilen teklifler;

İklim değişikliği ile mücadele kapsamında sadece tüm araçların sıfır emisyonlu olması yeterli değil. Aynı zamanda elektrikli araçların enerji ihtiyacını karşılayacak olan enerji altyapısının da yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olması gerekiyor. Bu kapsamda “Yenilenebilir Enerji Direktifi’nin Gözden Geçirilmesi” ve “REPowerEU Planı” ile Avrupa Birliği’nde yenilenebilir enerji kapasitesi hızlı bir şekilde artırılmak isteniyor. 

Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında getirilen düzenlemelerden birisi olan “Araçlar için CO2” düzenlemesinin kabul edilmesi ile birlikte içten yanmalı araçların yerini 2035 yılından itibaren tamamen elektrikli veya alternatif yakıtlar ile çalışan araçların alacak olması, otomotiv sektörü açısından oldukça kapsamlı bir dönüşümün habercisi. Bu düzenlemelerin ve batarya teknolojilerinde yaşanacak gelişmelerle birlikte 2025-2027 tarihleri arasında elektrikli araç maliyetlerinin fosil yakıtlarla çalışan araçlara göre daha ucuz olması bekleniyor.

Elektromobilitede bataryalar ve hidrojen

Elektrikli araçların için kitlesel olarak yaygınlaşmasında, batarya ve hidrojen teknolojilerinden yaşanacak gelişmeler belirleyici olacak. Hidrojen yakıt bataryalarının teknolojik potansiyeli tam olarak gerçekleştirilebilirse, lityum-iyon bataryaları gibi ciddi katkılar sunabilir. Halihazırda yeşil hidrojenin maliyeti çok yüksek. Gelecek yıllarda yaşanacak teknolojik gelişmelerle birlikte yeşil hidrojenin maliyetlerinde ciddi düşüşler yaşanabilir. 

Lityum bataryalı araçlarla ilgili teknoloji göreceli olarak olgunlaşmasına rağmen, özellikle kritik metallerin doğadan çıkarılması sürecinde meydana gelen olumsuz çevresel etkiler ve bu metaller konusunda özellikle Çin’e bağımlılık, Avrupa Birliği otomotiv sektörü açısından aşılması gereken sorunlar. Şekil-9’da lityum batarya ve hidrojen yakıt hücresi ile ilgili detaylı karşılaştırmayı bulabilirsiniz. 

Lityum iyon bataryalar ile hidrojen yakıt hücresinin karşılaştırılması
Şekil – 8: Lityum-iyon batarya ve hidrojen yakıt hücrelerinin çevresel sürdürülebilirlik açısından karşılaştırılması (Kaynak: Avrupa Parlamentosu)

Güç şebekesinin entegrasyonu ile ilgili çekinceler

Elektrikli araçlardaki artışın devam etmesi ile birlikte, güç şebekelerinde sorunlarla karşılaşma ihtimali de artıyor. Bununla birlikte, elektrikli araçların sayısındaki artışın mevcut güç şebekesine çok fazla yük bindirmeyeceği değerlendiriliyor. McKinsey’in yaptığı bir araştırmaya göre Almanya’da elektrikli araçların oranının %40’a çıkması toplam elektrik talebini sadece %6 oranında artıracak. 

Elektrikli araç sahiplerinin araçlarını akşam saatlerinde şarj etmek istemeleri, bu saatlerde enerji tüketiminde sıçramalara yol açabilir. Toplam talepte fazla yükselme beklenmese de belirli saatlerde güç şebekesine yüklenilmesi dikkate alınması gereken bir sorun alanı. Araçların coğrafi olarak dengeli dağılmaması da, şehirlerin elektrik şebekeleri üzerinde oluşacak yüklenmelerin seviyelerini değiştirecek. Örneğin İstanbul gibi kalabalık bir şehirde elektrikli araç sayısındaki artışa bağlı olarak şebeke güvenliğinin ciddi bir şekilde ele alınması gerekiyor. 

Akıllı şarj ve araçtan şebekeye çözümleri ve fırsatları

Elektrikli araçlar şebekeye ilave yük getireceği bilinmekle beraber bu araçların elektrik depolama kapasiteleri şebekenin esnekliğini ve güvenliğini artırabilir. Akıllı şebekeler için yatırım yapılması ve araçlardan şebekeye elektrik aktarımı sağlayan teknolojilerin geliştirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede V1G ve V2G akıllı şebeke teknolojileri öne çıkıyor. 

V1G teknolojisi (akıllı şarj), elektrikli araçların şarj sürelerini ve miktarlarını kontrol etmeye imkan veriyor. Güç talebinin çok fazla olduğu zamanlarda V1G teknolojisinin kullanılması, şebeke üzerine aşırı güç bindirilmesinin engellenmesi adına faydalı olarak görülüyor. 

V2G teknolojisi bir adım daha ileri giderek, bataryalarda depolanan enerjinin şebekeye geri verilmesini sağlıyor. Bu sayede şarjın boyutunun yanında yönü de ayarlanabiliyor. Aynı teknoloji, elektrikli araç sahiplerinin bina ve evlerinin elektrik ihtiyacının karşılanabilmesi için de kullanılabilecek. V2G’nin bazı avantajları:

  • Almanya’da rüzgardan en fazla elektrik üretildiği zamanlarda yeterli depolama kapasitesinin olmaması nedeni ile enerjinin %1’nin kaybolduğu tahmin ediliyor. Rüzgar ve güneşten en fazla enerjinin elde edildiği saatlerde araç bataryaları şarj edilerek elektrik depolanabilir. Enerji kullanımının en fazla olduğu zamanlarda ihtiyaç duyulan elektriğin bir kısmı araç bataryalarından karşılanabilir. 
  • Elektriğin üretildiği yerdeki depolama kapasitesindeki eksiklik nedeni ile oluşan kayıp kaçaklar da, elektrikli araçların bataryalarından karşılanabilir. 
  • Elektrikli araç sahipleri, en fazla elektrik kullanılan zamanlarda elektriği şebeke üzerinden satarak kazanç elde edebilirler. 
  • Bu bataryalar aynı zamanda acil durumlarda elektrik ihtiyacının karşılanması için de değerlendirilebilir. McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre, elektrikli araçların bataryalarının tekrar şebekeye elektrik beslemesi yapmaları sayesinde 2030 yılında yıllık olarak 15 milyar dolar gelir elde edilebilir. 
araçlar için akıllı şarj çeşitleri
Şekil – 9: Araçlar için akıllı şarj çeşitleri (Kaynak: IREA)

AB otomotiv sektörü için SWOT analizi

Avrupa’da güçlü bir otomotiv endüstrisi ve bunu destekleyen sağlam bir bölgesel tedarik zinciri bulunuyor. AB otomotiv sektörünün yenilikçilik kapasitesi ve teknik bilgisi, uluslararası alanda rekabet gücünü artırıyor. AB’de otomotiv sektörü ile ilgili yasal düzenlemelerin kapsamlı ve tutarlı olması , bu sektördeki aktörlere stratejik kararlar alma konusunda kolaylık sağlıyor. Avrupa Birliği’ndeki araştırma merkezleri, üniversiteler ve eğitim merkezleri ARGE çalışmalarına ciddi katkılar sunuyor. 

Avrupa Birliği’nin zafiyetlerinden birisi, ABD ve Çin’e göre otomotiv sektöründe start-up’ların sayısının az olması. Tesla, Lucid ve Nio, sektöre yeni girişleri zorlaştırıyor. Batarya konusunda ise Avrupa Birliği’ndeki start-up’ların sayısı görece olarak fazla. 

Yeni yarı iletken üreticilerinin sektöre girişi bir barometre olarak alınacaksa 2020 yılında Çin’de 22.000 yeni firma kayıt yaptı. Bu alanda AB’nin oldukça geride kaldığı görülüyor  AB’de PHEV’lere yönelik politikaların biraz daha yumuşak olması nedeni ile tamamen elektrikli araçlar konusunda Çin ile rekabet için gerekli olan yatırımlara iştah azalıyor. 

Yeni düzenleyici kurallar ve elektrikli araçlardaki teknolojilerin olgunlaşması, 2025 ve 2030 yılları arasında piyasadaki elektrikli araçların rekabet gücünü artırıyor. Bütün Avrupalı araba üreticileri, önümüzdeki dönem için elektrikli araçlar ile ilgili hedeflerini açıkladılar. Bu konuda Wolswagen başı çekiyor.

araç üretim planlaması
Şekil – 10: 2025 yılına kadar Avrupa otomotiv üreticilerinin elektrikli araç planlamaları (Kaynak: International Energy Agency)

Yeni emisyon hedefleri, elektrikli araçlar ile ilgili market bariyerlerinin ortadan kaldırılması açısından oldukça etkili oldu. Pandemi sonrasında başta Almanya, Fransa ve İtalya’da açıklanan finansal teşvik paketleri de EV satışlarını hızlandırdı. 

BEV AND PHEV arasında denge

Avrupa’daki otomotiv üreticilerinin güçlü olduğu PHEV teknolojisi uzun vadedede avantajlı değil. Otomotiv sektörünün geleceği içten yanmalı motorlu araçlara göre daha az işgücü gerektiren BEV teknolojisinde görülüyor. Elektrikli araçların en kritik parçaları olan bataryalar konusunda AB, lityum-iyon batarya üretiminde iddialı. Bununla beraber, kritik metaller konusunda başta Çin’e olan bağlılık AB’deki politika yapıcıları endişelendiriyor. 

AB’deki üreticiler 10-15 yıllık süre içerisinde BEV ve PHEV satışları arasındaki dengeyi gözetecek şekilde üretime devam etmeyi planlıyor. Önümüzdeki dönemde BEV satışları yükselişte olsa da, kısa dönemde emisyon hedeflerini tutturma için geleneksel teknoloji ile geliştirilen geçici bir çözümleri sunan daha küçük bataryalara sahip PHEV’ler daha karlı görülüyor. Bu nedenle günümüzde Avrupa’da PHEV satışları daha fazla. Çin’de ise 2021 yılında satılan elektrikli araçların %83’ü BEV

PHEV araçlarının AB’de daha fazla rağbet görmesi fiili olarak ulaşım sektöründe elektrifiksayonun gecikmesi anlamına geliyor. Çünkü PHEV araçlar, içten yanmalı motor teknolojisine dayalı. Bu araçlar nedeni ile AB’nin elektrikli araçlara geçiş konusundaki uyum kabiliyeti zarar görebilir. Önümüzdeki dönemde bu trendin değişmesi bekleniyor. Çünkü PHEV araçlar 2025 ve 2030 hedefleri doğrultusunda teşvik kapsamından çıkarılıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında “Sıfır ve Düşük Emisyonlu Araçlar (Zero and Low Emission Vehicles (ZLEV))”a yönelik teşvikler ise artırılıyor. 

Pek çok üretici PHEV’i bir geçiş dönemi teknolojisi olarak görüyor ve kademeli olarak BEV’e geçiş ile ilgili planlar hazırlıyor. PHEV araçlar laboratuvar koşullarında etkili olsa da, gerçek şartlarda çok daha fazla emisyona neden oluyor. Bu nedenle PHEV araçlara yönelik düzenlemelerin biraz daha katılaşması bekleniyor. İngiltere PHEV araçlara verdiği desteği geri çekti. Almanya ise bu konuda adım atmaya hazırlanıyor. 

Yapılan son araştırmalar, elektrikli araçlar ile ilgili teknolojinin 2025 sonrasında olgunlaşacağını gösteriyor. Diğer taraftan PHEV araçlar ile ilgili gelişmeler de BEV’e alternatif oluyor. 

araç maliyet projeksiyonları
Şekil – 11: Elektrikli araçlar ve içten yanmalı motorlu araçların maliyet projeksiyonları (Kaynak: Bloomberg) 

Elektrikli araçlar ve istihdam

Elektrikli araçlarda önemli olan iki parça bataryalar ve elektrik motorları. Bu nedenle elektrikli araçlar için farklı yetenekler gerekiyor. Bunlar;

  • Araştırma, geliştirme ve yenilikçilik: Elektrikli araçlar ve bataryalar yeni bir teknolojik paradigma. Bu nedenle içten yanmalı motorlu araçlara göre daha güçlü bir şekilde yenilikçiliğe ihtiyaç duyuluyor bu alanda. Kimyacılar, materyal bilimciler gibi uzmanlar, bataryaların daha uzun ömürlü olması ve araçların daha uzak mesafelere gidebilmeleri için yenilikçi çözümler bulmalı. 
  • Dizayn ve mühendislik açısından teknikerler, yazılımcılar ve endüstriyel tasarımcıların birlikte çalışması gerekiyor. Bu anlamda mekatronik ve elektrokimyasal yeteneklere sahip kişilere ihtiyaç duyuluyor. 
  • Bakım onarım: Elektrikli araçların onarımında yazılım kullanabilen ustalara ihtiyaç duyuluyor. 
  • Altyapı geliştirme: Yerel yönetimler ve şehir planlamacılarının şarj istasyonları ve güç şebekesi altyapısının geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yürütmesi gerekiyor. 

İstihdam Araştırmaları Enstitüsü’ne göre 2035 yılına kadar ulaşımda elektrifikasyon kaynaklı 114.000 iş kaybolacak. En büyük zararı tedarik zincirlerindeki üreticiler görecek. 

Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırmaya göre, BEV üretiminin artması ile birlikte açılacak yeni istihdam alanları ile birlikte içten yanmalı motorlu araçların yasaklanması sonrasında meydana gelecek iş kaybının dengelenecek. Bataryalar ve güç elektroniği alanlarından çalışmalar gelecek vaat ediyor. 

Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre 2030 yılında araçlarda ulaşılan elektrifikasyon nedeni ile Almanya’da Bavaria’da 40.000 kişi, Baden’de 35.000 kişi, Niedersachsen’de 25.000 kişi işini kaybedecek. Bununla birlikte Brandenburg ve Sachsen’de 35.000 elektronik, yazılım ve IT sektöründe yeni istihdam alanı açılacak. 

Araçların elektrifikasyonu montaj maliyetlerini düşürüyor. Batarya hücreleri hariç tutulursa, elektrikli araçların üretimi için %15-30 arasında daha az çalışma saati gerekiyor. 

Elektrikli araçlar ve kritik metal ihtiyacı

Elektromobilite için bir diğer önemli konu, bataryalar için hammaddelerin tedariği. Bu anlamda lityum, nikel ve kobalt başta olmak üzere pek çok kritik metale ihtiyaç duyuluyor. Bu hammaddelere olan talebin astronomik oranda artması bekleniyor. 

  • Lityum : 2020’de 5 kt, 2030’da 36 kt
  • Kobalt: 2020’de 7 kt, 2030’da 21 kt
  • Nikel : 2025’te 26 kt, 2030’da 276 kt
araçlarda kritik metaller
Şekil – 12: Elektrikli araçlarda kritik metaller (Kaynak: virtualcapitalist)

Çin özellikle lityum, nikel, kobalt ve quartz tedariğinde liderliği elinde bulunduruyor. Avustralya ve Şili’de çıkarılan lityum, Çin’de işleniyor. Dünyanın uzak bölgelerinde bu madenlere yatırım yapılması, ulaşımdan kaynaklanacak olan CO2 açısından çok uygun değil. Özellikle lityum konusunda Çin’e olan bağlılık, Avrupalı üreticileri kırılgan bir konumda bırakıyor. 

2035 yılında geri dönüşümde alınacak mesafe, kritik metallere olan bağımlılıktan kaynaklanan hassasiyeti zamanla hafifletecek. Teknolojik gelişmelerin de aynı şekilde bataryalarda kullanılan hammadde ihtiyacını azaltacağı tahmin ediliyor.

Teşvik eden unsurlar

Hükümetler fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak için elektrikli araçlar satışlarını teşvik ediyor. Bu alanda ortaya çıkan ekonomik fırsatları değerlendirme isteği de yine hükümetlerin elektrikli araçları desteklemesinin bir diğer nedeni. Elektrikli araç satışlarını artırmak için verilebilecek destekler;
– Elektrikli araçlara sahip kişilere yönelik vergi muafiyetleri

– Yoğun yerlerde araç park yerlerinde öncelik

– Otobüs hatlarının kullanımına izin verilmesi 

Tüketiciler arasında çevre konusunda bilinç seviyesi giderek artıyor. Bu da elektrikli araçlara yönelik talebi artırıyor. Yapılan bazı araştırmalara göre bütün yaşam döngüsü düşünüldüğünde elektrikli araçlar, içten yanmalı araçlara göre daha az maliyetli (ortalama 75.000 €)

Elektrikli araçları cazip kılan diğer faktörler

  • Benzinli araçlara göre elektrikli araçların daha az gürültüye neden olması
  • Elektrikli araçların bakım masrafları daha az olması
  • Artan fosil yakıtlar dikkate alındığında elektrikli araçların daha ucuz ulaşıma imkan verme ihtimali
  • Elektrikli motorların yüksek süratlerde diğer motorlara göre daha sorunsuz çalışması
  • Elektrikli araçların evde şarj edilebilmelerinin mümkün olması

Elektrikli araçların yaygınlaşmasının önünde ciddi engeller ise;

  • Şarj istasyonlarına erişimdeki güçlükler (Örneğin Hollanda’da 32.000 şarj noktası ve 119.000 kayıtlı elektrikli araç varken, Yunanistan’da 40 şarj istasyonu ve 300 elektrikli araç bulunuyor (2019 verileri))
  • Ülkelerin sahip olduğu altyapılar tüketici davranışlarını etkilemesi
  • Bazı otomotiv üreticilerinin, start-stop gibi emisyonları azaltıcı teknolojilere yaptıkları yatırımlar nedeni ile BEV gibi yıkıcı yeniliklere yatırım yapma konusunda isteksiz davranması
  • Elektrikli araçların üretim maliyetlerinin hâlâ yüksek olması
  • BEV araçların geri ödeme süreleri ile ilgili belirsizlikler
  • İçten yanmalı araçlara göre, elektrikli araçlarda model sayısının azlığı
  • Elektrikli araçların çevre performansı ile ilgili şüpheler
  • Tüketicilerin elektrikli araçların maliyet, fayda ve verimliliği hakkında yeterince bilgiye sahip olmaması

Avrupa ve ABD’de yapılan anket araştırmaları, tüketiciler tarafından elektrikli araçların yeni dönemdeki yaygın aracı olacağına dair bir beklentiye sahip olduğunu gösteriyor. 

2020 yılı itibariyle bataryalar, elektrikli araçların maliyetlerinin %40’ına yol açıyor. Batarya ücretleri, elektrikli araçların yaygınlaşmasında belirleyici faktör. 2021 yılında Çin, küresel batarya tedariğinin %77’sini sağlıyordu

Otomotiv sektöründe dijitalleşme

Otomotiv sektöründe yazılımın ağırlığı donanıma göre artıyor. Dijital ve teknoloji şirketlerin sektöre giriş yapması ve Çin’deki güçlü firmalar, AB’deki üreticiler açısından risk teşkil ediyor. 

AB otomotiv endüstrisi bağlanabilirlik, yazılım ve otonom araçlar konusunda yol alsa da kritik teknolojiler konusunda Çin’e bağımlı durumda. AB, ARGE konusunda ciddi yatırımlar yaptı. Buna rağmen otomotiv sektörü açısından ağırlığı artan ICT alanındaki ARGE yatırımlarında geride kaldı. Bu durum da, AB’nin otomotiv sektöründeki rekabet gücüne zarar veriyor.  

Avrupa Birliği’nde programlama ve diğer dijital yeteneklerdeki eksiklikler otomotiv sektörünün dijital dönüşümünü yavaşlatıyor. Ayrıca, yarı iletkenlerin tedarikinde yaşanan sorunlar araç üretimini yavaşlatıyor. 5G nin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar devam ediyor. 

Sonuç ve değerlendirme

Türkiye’de de ekonominin önemli lokomotiflerinden birisi olan otomotiv sektörünün Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde getirilen düzenlemeler ışığında yeşillenmesi ve dijitalleşmesi için çok kapsamlı risk ve fırsat analizlerinin yapılması ve çıkan sonuçlara göre politikalar üretilmesi gerekiyor. Bu çerçevede Avrupa Parlamentosu tarafından otomotiv sektörüne yönelik hazırlanan raporda yer alan politika seçenekleri ve tavsiyelerini içeren görselle yazımızı sonlandırıyoruz.

otomotiv sektörü için politika tavsiyeleri
Şekil – 13: Otomotiv sektörünün yeşillenmesi ve dijitalleşmesi için politika önerileri (Kaynak: Avrupa Parlamentosu)

Etiketler: , , , , , , Last modified: 12 Mayıs 2023