Sürdürülebilirlik ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramı bugün artık dünyada ve Türkiye’de sanayi kuruluşlarının, küçük ya da büyük, her ölçekte şirketin büyüme stratejilerinde, yıllık bütçe planlamalarında ve operasyonel uygulamalarında önemli bir yer tutuyor. Türkiye’de şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlik yolculuğuna baktığımızda ise pek çok güçlükle karşılaşıldığını görüyoruz. Süreçte; sanayi kuruluşları başta olmak üzere tüm paydaşları bekleyen en önemli güçlükleri sıralarsak aşağıdaki gibi bir tablo karşımıza çıkıyor:

  • Sürdürülebilirlik ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramının tam anlaşılamaması
  • Şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlik konusunu doğru konumlandıramaması
  • Etkin bir kurumsal sürdürülebilirlik yönetişim yapısının tasarlanamaması
  • Sektörel risk ve fırsatları değerlendirememe
  • Kapıda bekleyen yasal gerekliliklerden zamanında haberdar olmama
  • Organizasyonun kurumsal sürdürülebilirlik ihtiyaçlarını karşılayacak “Yeşil Yetenek Yönetimi” ne sahip olunmaması
  • Uzun vadeli stratejiler yerine hızlı kazanımlara odaklı iş kültürünün yaygınlığı
  • Şirketlerde uygulanabilir kurumsal sürdürülebilirlik yol haritalarının bulunmaması
  • Yeşil Pazarlama (green marketing) tekniklerden yeterince faydalanamama

Sürdürülebilirlik Kavramın Tam Olarak Anlaşılamaması

Kurumsal sürdürülebilirlik kavramı, katedilen onca mesafeye rağmen  bugün hala pek çok iş yeri, sermayedar, yönetici ve çalışan için karmaşıklığını koruyor.

Yapılan akademik araştırmalar da sürdürülebilirlik ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramlarının kolay anlaşılabilir tek bir tanımdan ziyade çok boyutlu ve multidisipliner bir konu olduğunu orta koyar yönde. Kurumsal sürdürülebilirliğin çatısını oluşturan üç temel kavram olan çevre, sosyal ve yönetişim (ESG: environmental, social and governance) konularını 10 ana başlık altında değerlendirmek mümkün:

1. Ekonomik büyüme

2. Paydaş katılımı

3. Şirket itibarı

4. Kurumsal bilinirlik ve marka değeri

5. Müşteri ilişkileri

6. Ürün kalitesi

7. Etik iş ve ticaret 

8. Sürdürülebilir iş tasarımları 

9. Tüm paydaşlar için değer yaratma 

10. Yetersiz hizmet alanlarına odaklanma 

Şekil 1: ESG Konularını Kapsayan 9 Başlık

Firmaların Sürdürülebilirlik Konusunu Organizasyonlarında ve İş Süreçlerinde Doğru Yerde Konumlandıramaması

Firmaların bu süreçte en çok düştükleri hatalardan biri de işe ve sektöre özgü doğru çözümler yerine kopyala-yapıştır iş modelleri ve organizasyonel yapılanmalarla “kurumsal sürdürülebilirlik”i kurumlarda hatalı yerde konumlandırmaları. Doğru konumlandırılamayan bir konuyu etkin yönetmek de ne yazık ki mümkün değil.

Pek çok kurumda kurumsal sürdürülebilirlik kavramının operasyon ayağının öneminin anlaşılmadığını, yapılan çalışmaların ise kısıtlı ve dar bir çerçevede kaldığını görüyoruz. Bu durum karbon azaltma stratejilerinin ve karbonsuzlaşma hedeflerinin önündeki en önemli engellerden de birini oluşturuyor. 

Kurumsal sürdürülebilirliğin dünyadaki yeri hala oldukça yeni olsa da yine de olgunlaşmış örnek iyi uygulamaları görmek mümkün. Konunun yönetiminin finans, dış ticaret ya da hizmet sektörü gibi sektörlerde şirketlerin ticari bölümlerinde olması sürece fayda sağlayabilir. Ancak üretim tabanlı sanayi kuruluşlarında ve özellikle AB Yeşil Mutabakatı’na uyum ve karbon vergisi gibi yaptırımlardan en çok etkilenecek olan enerji yoğun sektörlerde sürdürülebilirlik yönetiminin şirketin operasyonlarıyla doğrudan ilintili olması; enerji maliyetlerinde düşüş, atıkların azaltılması, tedarik zincirindeki aksamaların önlenmesi ve en nihayetinde de karbonsuzlaşma gibi hedeflerin gerçekleşmesinin önünü açacaktır.

Etkin Bir Kurumsal Sürdürülebilirlik Yönetişim Yapısının Kurgulanamaması

Şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlik gibi çok katmanlı ve boyutlu bir konuyu etkin yönetebilecek yönetişim yapısını kurgulayamamaları da karşılaştıkları bir diğer güçlük olarak sayılabilir. İş hayatında yönetişim kavramının hayatımıza girişi sürdürülebilirlikten çok daha öncelere dayansa da, bu kavramın yerinin de, öneminin de henüz anlaşılamamış durumda olduğunu söyleyebiliriz. 

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) yönetişimi; ülke meselelerinin yönetiminde politik, ekonomik ve yönetsel otoritenin kullanımı olarak tanımlamakta ve bunun kompleks mekanizmaların, süreçlerin, ilişkilerin ve kurumların varlığını gerektirdiğini belirtmektedir. Yönetişim kavramı, geleneksel yönetim mekanizmalarınca tek boyutlu olarak belirlenen metodolojiler, iş modelleri ve iletişim yerine çok sesli ve interaktif ilişkileri içeren ve birlikte yönetme bakış açısına dayanan bir yönetim sürecidir.

Üst yönetim sahiplenmesi başta olmak üzere tüm kilit paydaşların sürece dâhil edilmesi ve iş birliklerinin geliştirilmesi şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlik yolculuğunda kritik bir öneme sahip. 

Sektörel Risk ve Fırsatları Değerlendirememe 

Kurumsal sürdürülebilirlik; yaşayan dinamik bir süreç. Şirketler her an pek çok risk ve fırsatla karşı karşıya. Gelen düzenlemelerin karmaşıklığı ve şirketlerin bunları karşılayacak olgunlukta kurumsal altyapıya sahip olmaması bu risk ve fırsatların anlaşılmasını güçleştiriyor. 

Türk firmalarının ihracat miktarlarına bakıldığında Avrupa Birliği (AB)’ne ihracat firmaların içerisinde ilk 5 ülke arasında bulunduğu görülüyor. Özellikle metal, tekstil, gıda ve ambalaj gibi sektörler yeşil dönüşümden kısa ve uzun dönemde etkilenecek sektörlerin başında geliyor. 

Firmalar sektördeki bu yerlerini koruyabilmek için ESG riskleri başta olmak üzere yeşil dönüşümün getireceği diğer tüm stratejik ve operasyonel risk ve fırsatları dinamik ve çevik bir yaklaşımla belirlemeli ve kısa ve uzun dönem aksiyon planlarını hazırlayıp aktif durumda tutmalıdır.

Organizasyonların Kurumsal Sürdürülebilirlik İhtiyaçlarını Karşılayacak Yeşil Yetenek Yönetimine Sahip Olmaması

Şirketlerin pek çoğu kurumsal sürdürülebilirliği bünyelerinde doğru konumlandıramadığı için buna yönelik doğru organizasyonu ve yetkinlik setini de ortaya koyamıyor.

Kurumsal sürdürülebilirliğin etkin yönetimi, ESG performans kriterlerinin sistematize edilmesi ve bu kriterlerin şirket bütünü ile koordine edilmesi ile sağlanabilir. Bu yapı da ancak geleneksel insan kaynakları temelli iş modelleri yerine ESG kritelerlerinde şirketi başarıya götürecek yetkinliklerin tanımlanması ve aşağıdaki başlıkları içeren Yeşil İnsan Kaynakları uygulamalarının geliştirilmesiyle mümkün.

  • Yeşil işe alım
  • Yeşil performans yönetimi
  • Yeşil eğitim ve farkındalık arttırma 
  • Yeşil ödüllendirme uygulamaları
  • Yeşil çalışan ilişkileri

Uzun Vadeli Stratejiler Yerine Hızlı Kazanımlara Odaklı İş Kültürünün Yaygın Olması

Türk şirketlerinin çoğunlukla, kültürel değişim yönetimi gerektiren ve uzun döneme yayılan stratejileri uygulamaya koymak yerine hızlı kazanımlara odaklanması da süreçte aşılması gereken bir diğer önemli bariyer olarak karşımıza çıkıyor. Sürdürülebilirlik ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramlarının daha iyi anlaşılabilmesi; isminden anlaşılabileceği gibi kökeni sürmek fiilinden türeyen ve en önemli misyonu yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakmak olan sürdürülebilirlik konusunun hızlı kazanımlarla kısa sürede alınacak bir yol olmaktan çok, uzun soluklu bir yolculuk olduğunu kabul etmekle başlıyor. 

Etkin ve Uygulanabilir Sürdürülebilirlik Yol Haritalarının Bulunmaması

Kurumsal Sürdürülebilirlik odağında, etkilenen tüm ürün ve operasyonları içine alan kapsamlı yol haritaları, bugün ancak belirli birkaç kurumda karşımıza çıkıyor. 

Şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlik yolculuğu için etkin bir yol haritası ortaya konmalı, bunu sağlamak için ise kilit paydaşlarla birlikte oluşturulacak sürdürülebilirlik ve çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) stratejileri ana şirket stratejilerine entegre edilmeli; ayrıca iş modelleri ve kullanılan teknolojiler, yukarıdan aşağıya yataydan dikey sürdürülebilirlik yaklaşımıyla hizalanmalıdır. 

Kapıda Bekleyen Yasal Gerekliliklerden Zamanında Haberdar Olmama 

Dünya’da ve Avrupa’da iklim krizinin yarattığı çevresel, sosyal ve ekonomik sorunların artarak devam etmesi bekleniyor. Bu durum paralelinde yeni düzenlemelerin hayatımıza girmesi de kaçınılmaz. Türkiye’deki şirketlerin pek çoğu Ekim 2023 sonrası hayatımıza girmesi beklenen Sınırda Karbon  Düzenlemesi Mekanizması’ndan,  belirli bir enerji tüketim miktarının üzerine çıkan firmalar için Enerji Yönetim Sistem belgelerinin 2023 yılı sonuna kadar edinilmesinin zorunlu kılındığından, yakında hayatımıza girecek Sürdürülebilirlik Raporlaması Yükümlülükleri’nden ve benzeri diğer önemli yasal düzenlemelerden ne yazık ki habersiz.

“Yeşil Pazarlama (Green Marketing)”in Yeterince Kullanılmaması

Özellikle ihracat yapan firmaların pazarlama ve marka stratejilerinde “yeşil pazarlama”ya gereken önem verilmediğini gözlemliyoruz. Oysa ki marka bilinirliği, yurt dışı pazarında  faaliyet gösteren firmalarımız açısından ilk olarak dikkate alınması gereken en önemli kriterlerden biri. Müşteri ve toplum ihtiyaçlarını sürdürebilir bir biçimde gerçekleştirmeye yarayan yeşil pazarlamanın geleneksel pazarlamadan farklarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Belirli bir hedef kitlesi yerine toplumun tamamını hedef alır.
  • Pazarlamanın toplumsal kabul edilebilirliğine ek olarak fiziksel sürdürülebilirlik boyutuna da odaklanır.
  • Ekonomi, toplum ve çevreyi daha bütünsel ve bağımsız bir bakışı açısı katarak bir araya getirir.
  • Açık uçlu bir bakış açısı içerir.
  • Çevreye değer katar.

Yeşil pazarlama ilkeleri kapsayıcı bir yaklaşımla, şirketin tüm ürün ve operasyonlarının çevreye en az zararı verecek şekilde tasarlanmasına da katkı sağlar.

Sonuç

Kurumsal sürdürülebilirlik kavramı iş dünyasına yıkıcı bir inovasyon olarak girdi. Beraberinde bahsettiğimiz bütün bu güçlükleri de karşımıza çıkardı.

Firmaların bu yolculukta başarılı olabilmeleri; öncelikle kurumsal sürdürülebilirliği sektörler, iş süreçleri ve operasyonlar için en doğru yerde konumlandırmaları, yönetişim ilkelerini belirlemeleri ve organizasyonlarını Yeşil İnsan Kaynakları anlayışı ile oluşturmalarıyla  başlıyor.

Türk firmalarının kaçınılmaz olan bu dönüşümde ayakta kalabilmeleri hatta öncü yaklaşımlarla fark yaratarak topluma değer yaratabilmeleri ancak doğru bir kurumsal sürdürülebilirlik yapılanması ve kurumsal dönüşümle mümkün görünüyor. 

Her geçen gün artan müşteri ve toplum beklentileri ile şekillenen bu dünyada ayakta kalabilmek için vakit kaybetmeden, hemen şimdi işe başlanmalı.

Etiketler: , , , , , , , , Last modified: 12 Mayıs 2023