Şirketler, sahip oldukları finansal ve insan kaynakları vasıtasıyla büyük çevresel etkilere yol açıyor. Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olarak kabul edilen Avrupa Birliği, kendi şirketlerinin neden olduğu çevre ve insan hakları ihlallerini gönüllülük esasına dayalı uygulamalarla giderilemeyeceğinin farkına varmış durumdaı ve şirketlere zorunluluğa dayalı yükümlülükler getirmeye hazırlanıyor.
Türkiye’deki şirketlerin Avrupa Birliği’ndeki şirketlerin değer zincirlerinde kalabilmesi, “Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (Corporate Sustainability Due Diligence Directive (CSDDD))” teklifi ile Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketlere yönelik olarak getirilecek yükümlülüklerin farkında olmasına bağlı. Aksi takdirde, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketlerin yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için daha çevreci ve insan haklarına uygun üretim yapan tedarikçilere yönelme eğilimi, Türk şirketlerinin Avrupa Birliği’ndeki pazar payını daraltabilir. Bu yazımızda Avrupa Komisyonu’nun teklifi üzerinden “Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi”nin uygulanmasına ilişkin detayları ele alacağız.
Özen yükümlülüğü ile ilgili mevcut düzenlemeler neden etkisiz?
Çok uluslu şirketlerin farklı hukuk sistemleri içerisinde devam eden karmaşık ekonomik aktivitelerinin çevre ve insan hakları ihlalleri yönünden kontrol edilmesine yönelik mevcut düzenlemeler büyük oranda gönüllülük esasına dayalı. Avrupa Birliği’ndeki bir şirketin daha ucuz üretim yapmak için az gelişmiş ülkelerde çocuk işçi çalıştırarak veya yerel halkın yaşam alanını tehdit edecek şekilde çevreye zarar vererek üretim yapan tedarikçiler ile iş ilişkisi kurmasını engelleyecek caydırıcı bir hukuksal zemin bulunmuyor.
Bu gönüllülük esasına dayanan standartların yetersiz olmasının nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
● Sorumluluklar hakkında hukuki açıklığın olmaması
● Kompleks değer zinciri yapısı
● Piyasa baskısı
● Bilgi yetersizliği
● Maliyetler
Son yıllarda iklim değişikliği ve biyoçeşitlilikte yaşanan büyük kayıplar gibi küresel sorunların medyada daha fazla yer alması ile birlikte, tüketici ve yatırımcıların sürdürülebilirlikle ilgili risklerin daha çok farkına varması, şirketlerin itibarlarını korumak için özen yükümlülüğü politikalarını uygulamaya itiyor. Bununla birlikte, hukuki yaptırımı olmayan gönüllülük esasına dayanan özen yükümlülüğü standartları şirketleri ve zarar görenleri koruyacak hukuki kesinliğe sahip değil. Diğer bir ifade ile zarar görenlerin başvurabilecekleri etkili şikayet mekanizmalarının bulunmamasına ilave olarak, bu başvurularla ilgili hangi hukuki kurallara istinaden karar verileceğine dair netlik de bulunmuyor.
Avrupa Birliği’nde özen yükümlülüğünün mevcut durumu
Üretim veya tüketim esnasında meydana gelen ve maliyeti topluma yüklenen sera gazı emisyonlarının neden olduğu sağlık sorunları gibi negatif dışsallıkların olumsuz etkileri hem AB piyasalarında hem de AB dışında açık bir şekilde gözlemleniyor.
Etki analizlerinde tespit edilen iki temel sorun bulunuyor:
● Paydaşların çıkarları ve paydaşlarla ilgili sürdürülebilirlik risklerinin, kurumsal risk yönetim sistemleri ve kararlarında yeterince dikkate alınmaması,
● Şirketlerin çevre ve insan hakları ihlallerini azaltmaya ve gidermeye yönelik yeterince adım atmaması.
Üye ülkelerde şirketlerin faaliyetlerinden kaynaklanan çevre ve insan hakları konularındaki negatif dışsallıkların önlenmesine kapsamında bazı Avrupa ülkelerinde (Fransa, Almanya, Norveç) getirilen hukuksal düzenlemeler, Avrupa Birliği genelinde bu alanda parçalı bir hukuk sistemine yol açabilir. Avrupa Birliği tek pazarında ticaretin akışını olumsuz etkileyecek şekilde farklı özen yükümlülükleri standartlarının ortaya çıkmaması için AB genelinde uygulanacak bir düzenlemeye ihtiyaç duyuluyor.
Şekil -1: Avrupa Ülkelerinde Özen Yükümlülüğü Düzenlemeleri (Kaynak: Avrupa Parlamentosu)
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’nin (Corporate Sustainability Due Diligence Directive (CSDDD)) amacı, insan hakları ve çevre ile ilgili ihlallerin tespit edilmesi ve giderilmesine yönelik Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren belirli büyüklükteki şirketlerde özen yükümlülüğü politikalarının yönetim sistemlerine entegre edilmesidir.
CSDDD’den beklenen faydalar şu şekilde özetlenebilir;
● Değer zincirinde meydana gelebilecek insan hakları ve çevre ile ilgili risklere yönelik kurumsal yönetim pratiklerinin güçlendirilmesi,
● Paydaşlar için hukuki kesinliğin sağlanması ve AB bünyesinde parçalı bir hukuk sisteminin önlenmesi,
● İnsan hakları ve çevre ile ilgili ihlallerden etkilenenlerinin zararlarının karşılanacağı etkili bir mekanizmanın kurulması.
İnsan ve çevre hakları ile ilgili ihlallerin tespit edilmesi ve giderilmesine yönelik yönetim sistemlerinin kurulması da yasal düzenlemenin hedefleri arasında yer alıyor.
Yasanın faydalarını da kısaca;
● Değer zincirinde meydana gelebilecek insan hakları ve çevre ile ilgili risklere yönelik kurumsal yönetim pratiklerinin güçlendirilmesi,
● Paydaşlar için hukuki kesinliğin sağlanması ve AB bünyesinde parçalı bir hukuk sisteminin önlenmesi,
● İnsan hakları ve çevre ile ilgili ihlallerden etkilenenlerinin zararlarının karşılanacağı etkili bir mekanizmanın kurulması şeklinde ifade edebiliriz.
Avrupa Yeşil Mutabakatı düzenlemeleri ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi
CSDDD’nin, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD)) ile birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü (CSDDD) ile kapsama alınan şirketlerin uyması gereken özen yükümlülükleri kurallarının, Avrupa Birliği’nde 50.000’nin üzerindeki şirkete kurumsal sürdürülebilirlik raporlamasını zorunlu hale getirecek olan CSRD çerçevesinde yapılacak raporlamaların kalitesini ve şeffaflığını artırması bekleniyor. CSRD’nin getirdiği en önemli yeniliklerden birisi, şirketlerin iş modelleri ve stratejilerinin Paris İklim Anlaşması ile belirtilen 1.5 derece hedefine uygunluğunun kontrol edilmesidir.
Finans kuruluşlarına sürdürülebilirlik raporlamasını zorunlu kılan Sürdürülebilir Finans Bildirim Düzenlemesi (Sustainable Finance Reporting Directive (SFRD))’nin hedef kitlesi;
● Yatırım fonları
● Portföy yöneticileri
● Sigorta şirketleri
● Emeklilik fonları
● Finans danışmanları
SFRD kapsamında bu kuruluşların, yatırım kararlarının sürdürülebilirliği ile ilgili özen yükümlülüğü politikalarını açıklamaları gerekiyor. 500’den fazla çalışanı olan şirketler için bu raporlama zorunlu kılınmış durumda. Bu bağlamda, CSDDD ile getirilen yükümlülüklerin SFRD kapsamında yapılacak raporlamaların da etkinliğini artırması bekleniyor.
CSDDD aynı zamanda ekonomik faaliyetleri sürdürülebilirlik açısından sınıflandıran AB Taksonomisi’ni tamamlayıcı bir işleve de sahip. CSDDD’nin ilgili olduğu diğer Avrupa Birliği düzenlemeleri:
- İnsan Kaçakçılığı ile Mücadele Direktifi
- Çalışanlara Yaptırım Direktifi
- Kritik Mineral Düzenlemesi
- Ormansızlaşmanın Olmadığı Tedarik Zinciri Teklifi
- Yeni Batarya Düzenlemesi
- Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi
- Ekodizayn Direktifi
- Avrupa İklim Yasası
- Döngüsel Ekonomi Eylem Planı
- Biyoçeşitlilik Stratejisi
- Tarladan Sofraya
- Kimyasallar Stratejisi
- Yeni Endüstri Stratejisi
- Avrupa Sosyal Haklar Eylem Planının Temelleri
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’nin (CSDDD) hazırlanmasında dikkate alınan uluslararası metinler:
- The United Nations Guiding Principles on Business and Human Rights
- OECD Guidelines for Multinational Enterprises
- The OECD Guidance on Responsible Business Conduct and Sectoral Guidance
- The United Nations’ Sustainable Development Goals
- The United Nations Guiding Principles Reporting Framework
- United Nations Guiding Principles Interpretative Guide
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi hangi hususları içeriyor?
Avrupa Birliği’nde kurulu 500’den fazla çalışanı ve dünya genelinde 150 milyon €’dan fazla cirosu olan şirketler ile üçüncü ülkelerde kurulu olan ve Avrupa Birliği’nde 150 milyon €’dan fazla cirosu olan şirketler CSDDD’nin kapsamında alınıyor. Yüksek etkili sektörler için ise çalışan sayısı eşiği 250 ve faaliyetlerinin en az %50’si bu sektörlerde olmak üzere ciro eşiği 40 milyon € olarak belirlendi. Yüksek etkili sektörlerin CSDDD’ye uyumunu kolaylaştırmak için 2 yıl sürmesi öngörülen bir geçiş süreci tanınıyor. Çalışanların sayısının belirlenmesinde “Geçici ajans çalışanları”nın da hesaplamalara dahil edilmesi öngörülüyor. CSDDD kapsamında sorumluluk yüklenilen uluslararası hukuki metinler direktifin EK-1 ve 2’sinde yer alıyor.
Avrupa Birliği’ndeki şirketlerin yaklaşık %99’unu oluşturan KOBİ’ler, getireceği maliyet nedeni ile CSDDD’nin kapsamından çıkarıldı. Ancak KOBİ’ler, büyük şirketlerin tedarik zincirlerinde yer aldıkları için CSDDD’den dolaylı olarak etkilenecekler. CSDDD’nin kapsamına giren şirketlerin, KOBİ’leri bu direktifteki hükümlerin uygulanması konusunda desteklemesi bekleniyor. CSDDD kapsamında giren şirketlerin, değer zincirindeki KOBİ’lerin yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için destekleyici tedbirler alınacak. KOBİ’lerin desteklenmesinde kullanılabilecek enstrümanlar;
- Bilgi bankası
- Eğitim
- Finansal destek
- Teknik destek
Avrupa Birliği’ndeki şirketlere hem ciro, hem de çalışan sayısı kriteri uygulanıyor. Bu iki kriterin aynı anda uygulanması CSRD ile de uyumlu. Avrupa dışındaki şirketlere ise sadece AB’deki ciroları üzerinden bir kriter getirilmesi ile, yasanın üçüncü ülke şirketlerine uygulanabilmesi için yeterli hukuki bağın oluşturulması amaçlanıyor. Ayrıca 2017 yılında yürürlüğe giren Fransız Özen Yükümlülüğü Yasası’ndan edinilen tecrübeye göre “çalışan” tanımındaki belirsizlik nedeni ile Avrupa Birliği dışındaki şirketlere çalışan sayısı kriteri getirilmedi. Mevcut kriterlere göre 13.000 AB şirketi ve AB dışında yaklaşık 4.000 şirketin CSDDD’nin kapsamına girmesi bekleniyor.
Şirket yöneticilerinin görevlerinin belirlenmesi AB şirketlerine özgü olması nedeni ile AB dışındaki şirketlere özen yükümlülüğü çerçevesinde daha kısıtlı sorumluluklar yüklenmesi planlanıyor.
Şirketlerin özen yükümlülüğü kapsamındaki hukuki sorumlulukları sadece kurulu iş ilişkileri (established business relationship) için geçerli olacak. Kurulu iş ilişkisinin en az 12 ayda bir yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Şirketler arasında kurulu iş ilişkisinin tesis edilip edilmediğinin belirlenmesinde sadece değer zincirinde yer alıp almamadan ziyade, zaman ve yoğunluk olarak güçlü bir ilişkinin varlığı aranacak.
Aksi bir durum olmadığı müddetçe, özen yükümlülüğü kapsamında çevre ve insan hakları ihlallerinden dolayı dolaylı iş ilişkileri kapsamında şirketlere hukuki sorumluluk yüklenmeyecek. Şirketlerin hukuki sorumlulukları belirlenirken, oluşan zararın giderilmesi adına alınan tedbirler ve verilen destekler de dikkate alınacak. Bu sayede şirketler aleyhine gereğinden fazla dava açılmasının önüne geçilmek isteniyor.
Şirketlere uygulanacak yaptırımlarda, sahip oldukları ciroları dikkate alınarak orantılı bir yaklaşım sergilenecek. Eğer AB üyesi ülkelerde yetkili otorite bir ihlal tespit ederse, şirkete tazmin edici davranış için makul bir süre tanıyacak. Direktif kapsamında üye ülkelere sınırlı sayıda tazmin edici seçenek sunulacak. Üye ülkeler kendi iç hukuklarına göre bu seçenekleri genişletebilecekler.
Üye ülkeler yaptırım ve denetim konusunda maliyetlerini düşürmek için mevcut kurumsal yapılarını kullanabilirler. Avrupa Komisyonu tarafından üye ülkeler arasında koordinasyonu artırmak için “Denetçiler Otoritesi Avrupa Ağı (European Networks of Supervisory Authority)” kurulacak.
Şirketlere tüm olumsuz etkileri sonlandırma yükümlülüğü getirilmiyor. Sadece bu etkilerin engellenmesi ve sonlandırılması için makul bütün tedbirlerin alınması sorumluluğu yükleniyor. Şirketlerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin değerlendirilmesinde kullanılacak faktörler;
● Sektör
● Coğrafi alan
● Şirketlerin değer zincirine etki etme kapasiteleri
Özen yükümlülüğünün bir anlam ifade edebilmesi için, olumsuz etkilerin ürünlerin tüm yaşam döngüsünün dikkate alınacak şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Avrupa Komisyonu’nun CSDDD teklifi, kaynak yönlü (upstream) ve aşağı yönlü (downstream) olarak dolaylı ve direkt tüm iş ilişkilerini kapsıyor.
Yine Avrupa Komisyonu’nun teklifinde finansal kuruluşlar için sadece borç ve kredilere ulaşan müşterilerin kapsama alınması planlanıyor. Bireysel borç alan vatandaşlar ve KOBİ’ler, finansal kuruluşların CSDDD yükümlülükleri çerçevesinde değerlendirilmeyecek. Finansal kuruluşların müşterilerinin değer zincirlerinde bulunan diğer firmalar da, finansal kuruluşların CSDDD kapsamındaki sorumlulukları kapsamına alınmayacak.
Özen yükümlülüğü politikalarının şirketler tarafından tüm yönetim politikalarına entegre edilmesi gerekiyor. Bu politikalar içerisinde, şirketin özen yükümlülüğü politikalarının çalışanlar, şirketin bağlıları ve kurulu iş ilişkisi tesis edilen işletmeler tarafından benimsenecek şekilde nasıl yaygınlaştırılacağına yer verilmesi isteniyor.
Dolaylı iş ilişkisinin olduğu bir şirketten kaynaklı olumsuz durumun giderilmesi için arada bağlantıyı sağlayan şirket üzerinden olumsuz etkinin giderilmesine yönelik çalışmalar yürütülebilir.
Sektörün özel durumu, ihlalin ihtimali ve şiddeti gibi faktörler değerlendirilerek yetkili otoriteler tarafından şirketlerin gerekli uygun tedbiri alıp almadıkları değerlendirilecek. Şirketin, kurulu iş ilişkisine sahip olduğu diğer şirketleri ikna etme kapasitesinde değerlendirilecek faktörler;
● Pazar gücü
● Ön değerlendirme süreçleri
● İş teşviklerini çevre ve insan hakları konusundaki performansa göre verme
Olumsuz etkinin belirlenmesinde kullanılacak değerlendirme nitel ve nicel parametrelere bağlı olmalı. Şirketler tedarik zincirlerinde en yüksek olumsuz etkiye neden olabilecek aktörleri tespit etmeli. Bu tespitler dinamik bir bakış açısı ile belirli aralıklarla güncellenmeli. Yeni iş ilişkilerine girerken veya mevcut iş ilişkilerinde büyük bir değişikliğin yaşanması halinde de benzer değerlendirmeler yapılmalı.
CSDDD’nin kapsamına alınması halinde finansal kuruluşlar, sadece yapacakları sözleşme öncesinde değerlendirme yapmakla sorumlu tutulacak. Yüksek riskli sektörlerde çalışan işletmeler üzerine gereksiz yük yüklenmemesi için bu işletmeler sadece olumsuz etkinin tespitinden sorumlu olacaklar.
İş ilişkilerinin sonlandırılması en son seçecek olarak masada tutulacak. Bununla beraber çocuk işçi çalıştırılması konusunda Avrupa Birliği sıfır tolerans politikası benimsiyor.
Olumsuz etkinin tespiti halinde şirketlerin atacakları adımlar;
● Önleme eylem planı hazırlanmalı
● Bu önleyici planın iş partnerleri tarafından uygulanmasına yönelik sözleşme ile taahhüt alınmalı
Tedarik zincirinde KOBİ’den kaynaklı bir olumsuz etkinin tespiti halinde verilebilecek destekler;
● Finansal destekler
● Teknik destekler
● Düşük faizli krediler
● Alım garantileri
● Önleyici eylem planının uygulanmasına yönelik destek
Olumsuz etkilerin giderilmesinde başarı sağlanamazsa üye ülkelerin getirecekleri hukuki düzenlemelere istinaden ihlali gerçekleştiren şirket ile iş ilişkilerinin sonlandırılması seçeneği değerlendirilebilir.
Olumsuz bir etki tespit edildiğinde bunun giderilmesine yönelik şirket harekete geçmeli.
Olumsuz etki giderilemiyorsa etkisini en aza indirecek şekilde düzeltici eylem planı hazırlanmalı. Bu planda ne zaman ne yapılacağına yer verilmeli. Şirketler direkt iş ilişkisi içerisinde oldukları partnerlerinden sözleşmeye dayalı taahhüt almalı ve bu taahhüt iş partnerlerinin değer zincirindeki diğer aktörlere yansıtılmalı.
Şirketler, değer zincirlerindeki olumsuz etkilerin kendilerine iletilebilmesi için iletişim kanalları tesis etmeli. Bu iletişim kanallarına başvurabilecekler;
● Olumsuz etkiye muhatap olan kişiler
● Ticaret birlikleri
● İşçi temsilcileri
● Konu ile ilgili uzmanlığı olan sivil toplum örgütleri
Şirketler, kendilerine ulaşan şikayetler hakkında olumsuz etkinin giderilmesine yönelik alınan tedbirleri şikayeti yapan kişi veya kuruluşlara iletmeli. Şirkete yapılacak şikayet süreci, başvuruyu yapan kişi veya organizasyonu hukuki süreç başlatmaktan alıkoyamaz.
Olumsuz etkinin giderilmesine yönelik alınan tedbirlerin sonuçları, şirket tarafından dinamik bir şekilde izlenmeli. Özen yükümlülüğü politikalarının yerine getirilmesi ile ilgili mekanizmaların etkinliği en az yılda bir gözden geçirilmeli.
Üçüncü ülkelerdeki şirketlerin Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’ne uyum sağlayabilmeleri için Avrupa Komisyonu diğer ülkelerdeki hükümetler ve özel sektör temsilcileri ile süreci kolaylaştırma adına işbirliğine gidebilir.
Direktif çerçevesinde şirketlerin atması gereken bir diğer önemli adım ise iş modellerinin ve stratejilerinin Paris İklim Anlaşması ile belirlenen 1.5 derece hedefine uygunluğunun kontrol edilmesidir.
Şirket yöneticilerinin alacağı tazminatın da direktif kapsamında belirlenen özen yükümlülüğü çerçevesinde belirlenen sorumlulukların yerine getirilmesinde gösterilen performansa bağlı olarak hesaplanması isteniyor.
Şirketlerin düzeltici uygulamalarını kontrol etmek için üye ülkelerde bir veya birden fazla denetleyici kurum oluşturulmalı. Bu kurumlar, ihlalin ortaya çıkması, önlenmesi, azaltılması ve giderilmesi konusunda başarısız olan şirketlere yaptırım uygulayacak. Bu kurumlara re’sen, şikayete dayalı veya ciddi endişe olması halinde inceleme başlatma yetkisi verilmiş durumda.
Direktifin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için ihlallerin ortaya çıkması durumunda:
● Caydırıcı, orantılı ve etkili idari yaptırımlar uygulanmalı,
● Yaptırımlar European Network of Supervisory Authorities ile koordine edilmeli,
● Üye ülkeler tarafından, ihlaller karşısında şirketlerin karşılaşacağı yaptırımları ortaya konulmalıdır.
Sonuç ve değerlendirme
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi teklifinin dizaynı genel anlamda değerlendirildiğinde, çevre ve insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerden kaynaklı kurumsal sürdürülebilirlik yükümlülüklerinin belirli büyüklükteki şirketler ve bu şirketlerin değer zincirindeki işletmeler için zorunlu hale getirilmek istendiği görülüyor. Fransız, Alman ve son olarak Norveç’te yürürlüğe giren özen yükümlülükleri düzenlemelerinin bir uzantısı olarak değerlendirilebilecek CSDDD’nin, Avrupa Birliği ile güçlü ticari ilişkiler bulunan şirketlerimizi de yakından ilgilendirdiği aşikar.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü (CSDDD) ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD)’nin önümüzdeki yıllarda yürürlüğe girmesi ile birlikte, bu düzenlemeler çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirmek isteyen şirketlerin, Türkiye’deki şirketlerden kurumsal sürdürülebilirlikle ilgili performanslarına dair daha fazla bilgi talep etmesi bekleniyor. Çevresel etkilerini azaltmak ve değer zincirinde insan hakları ihlallerini gidermek isteyen CSDDD kapsamına giren şirketlerin, kendi üzerlerine düşen yükümlülükleri sözleşme ile Türkiye’deki şirketlere yansıtması ve bu yükümlülüklerini yerine getiremeyen Türk şirketlerinin ise CSDDD kapsamına giren şirketlerin değer zincirinde çıkma ihtimali, şirketlerimizin kurumsal sürdürülebilirlik kapasitelerini artırmalarını zorunlu kılıyor.
Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz