AB ETS’de yer alan sabit tesislerden kaynaklanan emisyonlar 2005-2021 yılları arasında  %36 oranında azaldı. Tesislerde kullanılan yakıt kaynaklarındaki değişiklikler bu azalmanın başlıca nedeni gibi görünüyor. Endüstriyel üretim süreçlerinde kömür ve linyit yakıtlarının kullanımının azaltılması ve yenilenebilir enerjinin payının artırılması emisyonların azalmasında önemli roller oynadı. Bununla birlikte, özellikle Polonya ve Almanya’da yer alan kömürle çalışan güç istasyonları, AB ETS’de en fazla emisyona neden olan tesisler olarak dikkat çekiyor. 

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın da kapsamına giren demir & çelik, çimento ve rafinerilerin yol açtığı emisyonlarda, elektrikten kaynaklı emisyonlar kadar olmasa da önemli ölçüde düşüş yaşandı. 2008-2009 yıllarında yaşanan ekonomik kriz esnasında AB’deki endüstriyel emisyonlarda görülen azalma, daha sonraki yıllarda sabit bir seyir izledi. 

AB ETS’de 2009-2013 yılları arasında dağıtılan karbon tahsisat miktarları incelendiğinde, rakamların gerçekleşen emisyonlardan fazla olduğu görülüyor. Bu da bahse konu zaman aralığında AB ETS’deki karbon ücretlerinde sert düşüşler yaşanmasına sebep oldu. Ancak, 2014 ve 2016 yıllarında toplam 900 milyon ücretsiz tahsisatın piyasadan çekilmesi ve 2019 yılından itibaren Piyasa İstikrar Rezervi’nin kurulması sayesinde karbon ücretleri tekrar yükselişe geçti. 

Şekil – 1: AB Emisyon Ticaret Sistemi’nde Trendler (Kaynak: Avrupa Çevre Ajansı)

Beklenen emisyon trendleri

Kovid-19 pandemisi ve Ukrayna Savaşı nedeni ile AB üyesi ülkeler emisyon projeksiyonlarını doğru biçimde raporlamakta güçlük yaşıyorlar. 2030 yılı için belirlenen emisyon azaltım hedefinin %62 olarak revize edilmesi ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte 2026 sonrasında ücretsiz tahsisatların kademeli olarak yürürlükten kaldırılacak olmasının AB ETS’deki emisyon üst sınırlarının belirlenmesi ve karbon ücretlerinin şekillenmesinde etkili olacağı değerlendiriliyor. 

Yanma tesislerinden kaynaklanan emisyonlar 2021 yılındaki endüstri emisyonlarının %61’ini (814 milyon ton) oluşturdu. Çimento ve kireç sektörleri emisyonların %10’una yol açarken, demir & çelik sektöründen de aynı düzeyde emisyon gerçekleştirildi. Rafineri emisyonları toplamın %8’ini, kimya sektörünün emisyonları ise %5’ini oluşturdu. 

Yanma tesislerindeki artışın başlıca sebebi elektrik üretiminden kaynaklanıyor. Pandemi sonrasında artan elektrik tüketiminin bir bölümünün kömürle çalışan güç istasyonlarından karşılanması AB ETS içerisinde elektrikten kaynaklanan emisyonların payını artırdı. Linyitle çalışan güç istasyonlarına sahip Almanya, AB ETS içerisinde güç istasyonlarından kaynaklı en fazla emisyona sahip ülke konumunda. Çoğunlukla kömürle çalışan güç istasyonlarına sahip Polonya ise Almanya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Endüstriyel emisyonlar içerisinde en fazla paya ise demir & çelik sektörü sahip. 

Tahsisat dengesi

AB ETS’de dördüncü dönemin başladığı 2021 yılından itibaren uluslararası kredilerin kullanılması opsiyonu kaldırıldı. 2013 yılından itibaren bazı ülkelerin istisna tutulmasıyla birlikte elektrik üreten tesislere tahsisatlarının tamamını alma zorunluluğu getirildi. Uygulanan karşılaştırma kriterlerine göre (benchmark), karbon sızıntısı riski ile karşı karşıya olan sektörlere ücretsiz tahsisatlar veriliyor.  2021 yılında doğrulanan toplam emisyon miktarı, verilen ücretsiz tahsisatları aşmış durumda. 

Şekil – 2: AB Emisyon Ticaret Sistemi’nde Tahsisat Dengesi (Kaynak: Avrupa Çevre Ajansı)

AB ETS’den elde edilen gelirlerin bir kısmı “Yenilikçilik Fonu” ve “Modernizasyon Fonu”na aktarılıyor. İzleme Mekanizması Yönetmeliği’ne göre AB ETS’den gelen gelirlerin en az %50’sinin sera gazını azaltacak ve yenilenebilir enerjinin payını artıracak iklim ve enerji politikaları çerçevesinde kullanılması gerekiyor. AB üyesi ülkelerin bu gelirleri gelişmekte olan ülkelerdeki iklim politikalarını kullanması teşvik ediliyor. 

AB ETS ile Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması arasındaki ilişki

1 Ekim 2023’ten itibaren uygulanacak olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde uygulanacak olan karbon ücretleri, AB ETS’de gerçekleşen haftalık ortalamaya göre belirlenecek. Bu nedenle, AB ETS’de emisyonlara getirilen üst sınırlama, sektörlerin dekarbonizasyon yönünde attığı adımlar ve dolayısıyla karbon tahsisatlarına yönelik oluşacak talep, SKDM kapsamında AB’deki yetkili ithalatçı firmaların ödeyecekleri karbon ücretlerinde belirleyici olacak. 

AB Emisyon Ticaret Sistemi’nde özellikle karbon sızıntısı riskine maruz kalma ihtimali yüksek olan sektörlere verilen ücretsiz tahsisatlar, SKDM kapsamında ödenecek karbon ücretlerinden düşülecek. Mevcut trendler incelendiğinde, demir & çelik, çimento, kimyasal ve gübre sektörlerinde tahsisatların büyük çoğunluğunun ücretsiz olarak dağıtıldığı görülüyor. 2026 yılından sonra SKDM’nin devreye girmesi ile birlikte, AB ETS’de verilen ücretsiz tahsisatlar 2034 yılına kadar kademeli olarak kaldırılacak. 2030 yılına kadar ise cam, seramik ve kağıt gibi AB ETS’ye tabi sektörlerin SKDM kapsamına alınması planlanıyor. 

Şekil – 3: AB Emisyon Ticaret Sistemi’nde Ücretsiz Tahsisatlar ve SKDM’nin Devreye Girişi (Kaynak: Uluslararası Karbon Aksiyon Partnerliği)

SKDM kapsamında ortaya çıkacak maliyetleri en fazla etkileyecek faktörlerin başında dolaylı emisyonların hesaplamalara dahil edilip edilmeyeceği geliyor. Bu husus, Avrupa Komisyonu’nun 2025 yılında yapacağı değerlendirmeye göre netleşecek. Bu durumda, SKDM kapsamına giren tesislerimizin üretim esnasında kullandığı elektrikten kaynaklı karbon emisyonları da daha önemli hale gelecek. AB ETS’de elde edilen gelirlerin bir kısmı, Doğu Avrupa’da yer alan Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerin güç şebekelerinin modernizasyonunda kullanılıyor. 

Sonuç ve Değerlendirme

AB Emisyon Ticaret Sistemi’nin işleyişindeki genel eğilimler incelendiğinde; demir & çelik, çimento, gübre ve kimya sektörlerine verilen ücretsiz karbon tahsisatlarının oranının yüksek olduğu görülüyor. Bu tahsisatların 2026 sonrasında kademeli olarak azaltılacak olması SKDM kapsamında giren ihracatçılarımıza karbon ücretlerinden sakınma adına biraz daha zaman kazandırıyor. 2029 yılından itibaren AB ETS’de verilen ücretsiz tahsisatların daha sert bir şekilde azaltılacak olması ve 2030 yılına kadar AB ETS’deki diğer sektörlerin SKDM kapsamına alınmasının planlanması, ihracatçılarımızın SKDM’den giderek daha fazla etkilenmesine yol açacaktır. 

Türkiye’de kurulacak olan milli Emisyon Ticaret Sistemi’nde de ilk yıllarda karbon ücretlerinin düşük olması bekleniyor. Milli ETS’de karbon ücretlerinin hızlı bir şekilde artırılması ihracat yapan şirketlerimizin uluslararası ticaretteki rekabet gücüne zarar verebilir. Öte yandan, milli ETS’deki karbon ücretlerinin düşük kalması da, özellikle 2029 sonrasında AB’ye yaptığımız ihracattan dolayı Türkiye’nin yeşil dönüşümünde kullanılabilecek finansal kaynakların Avrupa Birliği’ne aktarılmasına yol açabilir. Bu nedenle kamu ve özel sektörün koordineli bir şekilde hareket ederek, bir taraftan sektörlerimizin dekarbonizasyon faaliyetlerini hızlandırmasının, diğer taraftan ise SKDM kapsamında finansal kaynakların Avrupa Birliği’ne aktarılmasının en alt seviyeye indirilmesi için milli ETS’deki karbon ücretlerinin belirli bir seviyeye ulaşmasının faydalı olacağı değerlendiriliyor. 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , Last modified: 13 Temmuz 2023