Avrupa Birliği’ne ihraç edilen demir & çelik, gübre, çimento, alüminyum, elektrik ve hidrojene yönelik karbon ücreti getirecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın ana amaçlarından birisi, AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)’nde artan karbon ücretleri nedeni ile AB’deki karbon yoğun endüstrilerin operasyonlarını daha gevşek çevresel düzenlemelerin olduğu ülkelere kaydırarak karbon sızıntılarının oluşmasını engellemek olarak ifade edilebilir. Henüz SKDM’nin tam olarak nasıl uygulanacağına karar verilmiş değil ve gelecekte hangi ürünleri kapsayacağı tartışılmaya devam ediliyor. Bu yazımızda Postdam İklim Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Timothe Beaufils ve ekibi tarafından yazılan bir makaleden hareketle, SKDM’nin diğer ülkelere olan potansiyel etkileri ele alınacaktır.
SKDM ve AB ETS arasındaki karmaşık ilişki
AB ETS’de uygulanan karbon ücretlerinin 100 avro seviyelerine dayanması, AB’deki karbon yoğun sektörde faaliyet gösteren üreticilerin rekabet güçlerini olumsuz etkiliyor. Bu durumun önüne geçmek için AB ETS’de verilen ücretsiz tahsisatlar ise Avrupa Birliği’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı ile belirlenen çevresel hedeflerine erişimini güçleştiriyor.
SKDM’nin kademeli olarak yürürlüğe girmesi ile birlikte AB ETS’de verilen ücretsiz tahsisatların 2034 yılına kadar kaldırılması planlanıyor. Ancak SKDM ile uygulanacak ücretler şartları, sadece Avrupa Birliği piyasalarında karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösterenleri için eşitliyor. Diğer bir ifade ile, Avrupalı üreticilerin AB ETS kapsamında ödedikleri karbon ücretlerinin, SKDM vasıtasıyla AB’ye ihracat yapan üçüncü ülkelere yansıtılması, Avrupa Birliği sınırları içerisinde rekabet gücü açısından eşit koşulların oluşmasını sağlıyor.
Bununla birlikte, Avrupa Birliği’ndeki üreticilerin AB dışına yaptıkları ihracatta, diğer ülkelerde SKDM benzeri bir uygulamanın olmaması nedeni ile, AB’li üreticiler AB dışındaki piyasalarda yine dezavantajlı durumu düşüyor. Bu nedenle SKDM’nin uygulamaya geçmesi ile birlikte, Avrupa Birliği’nden diğer ülkelere ihracat yapan karbon yoğun endüstrilerin AB ETS kapsamında ödedikleri karbon ücretlerinin geri iadesi (rebate) gündemde. Diğer taraftan SKDM’nin uygulanmaya başlaması ile birlikte, Dünya Ticaret Örgütü’nün rekabet kurallarına aykırılık gerekçesi ile üçüncü ülkeler tarafından misilleme adına getirilebilecek düzenlemeler bazı endişeleri beraberinde getiriyor. Yapılan analizler, SKMD’nin düşük ve orta gelirli ülkeler üzerindeki etkisinin daha fazla olacağını gösteriyor.
Ekim 2023’ten itibaren raporlama zorunluluğu şeklinde yürürlüğe girecek olan SKDM ilk etapta belirlenen altı ürün grubunun Kapsam-1 emisyonları için uygulanacak. Ana emisyon kaynaklarından birisi olan üretimde kullanılan elektriğin dolaylı emisyonlar kapsamında dâhil edilmesi önümüzdeki yıllarda Avrupa Komisyonu tarafından değerlendirilerek karara bağlanacak. Ayrıca, kaynak yönlü bazı kompleks ürünlerin de SKDM kapsamına alınması planlanıyor. Aksi takdirde, Avrupa Birliği’ne ihracat yapan ülkelerin SKDM ile düzenlenmiş ürün grupları yerine kapsama girmeyen alt ürün gruplarını AB’ye ihraç ederek SKDM çerçevesinde uygulanacak karbon ücretlerinden sakınma ihtimali ortaya çıkıyor.
SKDM’nin Uygulanmasına Yönelik Senaryolar
Şekil -1: Farklı Uygulama Seçeneklerine Göre SKDM’nin Kapsayacağı Emisyonlar
Şekil-1’de yer alan farklı renkteki sütunlar, SKDM’nin uygulanma şekline göre kapsanacak emisyonları gösteriyor. Doğrudan ve dolaylı emisyonların kapsanmasına göre dört farklı alternatif ortaya çıkıyor. Şeklin sol tarafında gösterilen direkt ithal edilen ürünlerde, kaynak yönlü olarak ithalatçı firmaların tedarikçilerine yer verilmiyor. İkinci grupta ise ürün gruplarına göre Avrupa Birliği’ne ihracat yapan firmaların tedarikçileri de kapsama alınıyor. “Geri ödeme (rebate) yok” seçeneğine göre, Avrupa Birliği dışına ihracat yapacak AB’li üreticilere geri ödenecek karbon ücretleri SKDM’nin kapsamından çıkarılıyor. Şeklin en sağındaki açıklayıcı bilgiler kısmında ‘mevcut kapsam’ olarak belirtilen ürün grupları hidrojen haricinde SKDM’nin mevcut halindeki ürün gruplarını içeriyor. ‘İddialı kapsam’da belirtilen ürünler ise halihazırda AB ETS içerisinde yer alan ve gelecekte SKDM’ye dahil edilebilecek ürün gruplarını içeriyor. ‘Kapsanan sektörler’ olarak ifade edilen ürün grupları ise gelecekte SKDM’nin tüm sektörleri kapsaması durumunu ifade ediyor.
Özellikle elektrikten kaynaklı dolaylı emisyonların hesaplamalara dahil edilmesi, SKDM ile kapsanan emisyon miktarını önemli ölçüde artırıyor. Avrupa Birliği’ne doğrudan satılan elektrikten kaynaklı emisyonlar, SKDM kapsamına giren ürünler için gerekli olan elektriğin sadece %3’ünü oluşturuyor.
Kaynak yönlü emisyonların hesaplamalara dahil edilmemesi halinde Avrupa Birliği’nde yer alan karbon yoğun endüstrilerin rekabet gücünün olumsuz etkilenebileceği ifade ediliyor.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın AB’nin ticaret partnerlerine olası etkileri
SKDM’nin hayata geçmesi ile birlikte özellikle Kuzey Afrika’daki ülkelerin emisyonlarının büyük bir bölümü AB’ye yapılan ihracat çerçevesinde karbon ücretine tabi olacak. Bu ülkeler genellikle tedarik zincirlerini zayıf şekilde çeşitlendirdikleri için büyük oranda ihracatlarında Avrupa Birliği’ne değişik oranlarda bağımlı durumda bulunuyorlar. Bu nedenle, tarihsel emisyon sorumlulukları oldukça düşük ve iklim değişikliğinin risklerine maruz kalma şiddetleri yüksek olan Kuzey Afrika ülkelerinin SKDM ücretlerinden sakınması kolay görünmüyor. Bu ise, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change-UNFCC)’de yer alan “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar (shared but differentiated responsibilities)” prensibine aykırı bir durum olarak tanımlanabilir.
Bazı az gelişmiş ülkeler için SKDM’nin uygulanmasının gevşetilmesi seçeneği ise, bu ülkelerde karbon yoğun endüstrilerin güçlenmesine ve buraların “kirlilik cennetlerine” dönüşmesine yol açabilir. Diğer bir seçenek de SKDM kapsamında elde edilen gelirlerden önemli bir kısmının bu ülkelerin yeşil dönüşümünde kullanılması olarak görülüyor. Bu sayede, bir taraftan SKDM’nin etkilerine karşı kırılgan durumda bulunan ülkelerde temiz üretimin teşvik edilmesi sağlanırken, diğer taraftan SKDM’nin uygulanmasına yönelik itirazlar azaltılabilir. SKDM kapsamında getirilecek olan karbon ücretlerinin AB’ye ihracat yapan ülkelere geri dağıtılması, özellikle Rusya ve Suudi Arabistan gibi ekonomileri fosil yakıtlara dayalı ülkelerde yeşil dönüşümün hızını azaltabilir.
Şekil – 2: Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile Kapsanacak Yerel Emisyonlar
Sonuç ve değerlendirme
SKDM’nin Türkiye’ye muhtemel etkileri, bu düzenlemeye uyum adına orta ve uzun dönemde ortaya konulacak performansa bağlı olacak gibi görünüyor. Net-sıfır ekonomilere geçiş sürecinin tüm dünya genelinde hızlandığı bir dönemde Türkiye’nin SKDM’nin getireceği maliyetlerden sakınma adına hızlı bir şekilde kendi emisyon ticaret sistemini kurması, çeşitli teşvik mekanizmaları ile düşük emisyonlu teknolojilere geçiş sürecinin hızlandırılması ve insan kaynaklarına gerekli olan yeni yetenekleri kazandırması ülkemize uluslararası ticarette önemli oranda bir rekabet gücü kazandıracaktır.
Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz