Son güncelleme: 12 Mayıs 2023
‘Kurumsal Sürdürülebilirlik’ kavramı bugün artık iş yaşamında stratejik bir yönetim ve yatırım aracı görevi görüyor. Firmalara ek maliyetler, müşteri talepleri, toplumsal baskı vb. gibi fazladan yükümlülükler getirse de, bu yükümlülüklerin yanında finansal kaynaklara erişim, kurumsal itibar, verimsizliklerin ve atıkların azaltılması, paydaş memnuniyeti ve enerji tasarrufu gibi süreçsel, finansal ve operasyonel pek çok fırsatlar da sunuyor.
Bir firmada etkin bir kurumsal sürdürülebilirlik yönetimiyle yaratılabilecek başlıca kazanımları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Tedarik Zinciri Sürekliliği ve Gözetimi (Chain Of Custody)
- Sürdürülebilir Üretim ve Üretim Mükemmelliği
- Ekosistem, Sürdürülebilir Bir Toplum ve Yaşam
- Toplumda Güven
- Yenilikçilik ve İnovasyon
- Yeşil Ekonomik Büyüme
Tedarik Zinciri Sürekliliği ve Gözetimi (Chain Of Custody)
Tedarik zinciri; hammaddenin pek çok yol, durak, ara işlem sonrası ürüne dönüştüğü ve en sonunda nihai kullanıcıya ulaştığı, bünyesinde birçok iş ortağını barındıran ve risklere açık, dinamik ve kırılgan bir ekosistem. Tedarik zincirinde süreklilik mevhumu bugün artık pek çok firmanın tedarikçi seçim kriterlerinde en üst sıralarında yer alan başlıklardan birini oluşturuyor.
Ana fonksiyonu, tedarik zincirindeki riskleri azaltarak ayakta tutmak ve tedarik zinciri boyunca sorumluluğu sağlamak olan sürdürülebilir tedarik zinciri terimini Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) “ürün ve hizmetlerin çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerinin yaşam döngüsü boyunca yönetimi ve iyi yönetişim uygulamalarının teşvik edilmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Sürdürülebilir tedarik zincirinin temel ilkelerini;
- Firma ve tedarikçi ESG performans ve risk kriterlerinin tanımlanması,
- Sektöre özgü önceliklerin belirlenmesi,
- Tedarikçilerin sektöre uygun şekilde tasarlanan en doğru metriklerle ölçülüp sınıflandırılması ve
- Tedarikçi çalışma ilkelerinin belirlenerek zincir boyunca uygulanması oluşturuyor. Uygulamada ise öncelik stratejik ve riskli tedarikçilere verilmelidir.
Tedarik Zinciri Gözetimi (Chain of Custody) ise bu yapının sertifikasyonlarla, denetimlerle ve takip sistemleri ile güvence altına alındığı, daha da olgunlaşmış bir üst yapıdır. Firmalar sürdürülebilir bir tedarik zinciri güvencesini kendi bünyelerinde yürütebildikleri gibi üçüncü taraflardan hizmet alarak da sağlayabilirler. Ormanların korunmasına yönelik nitelikte faaliyetler yürüten Orman Yönetim Konseyi (FSC), tedarikçi değerlendirme çözümleri sunan Tedarikçi Etik Veri Değişimi platformu (SEDEX) ya da Ecovadis gibi kuruluşlar ve uzman denetim firmaları tedarik zinciri sürekliliği uygulamaları ve gözetimi hakkında önemli hizmetler ve destek sunmaktadır.
Sürdürülebilir tedarik zincirinde dahilinde uygulanabilecek diğer bazı çözüm örnekleri ise şöyledir;
- Tedarikçi seçimi
- Sürdürülebilirlik sertifikalı, insana ve çevreye zarar vermeyen, doğada bozunabilen, geri dönüşüme uğraşmış hammadde seçimleri
- Yenilebilir kaynak kullanımı
- Dijital tedarikçi portalları, online takip sistemleri
- Satış ve Operasyon Planlama (S&OP) gibi uzun dönemli kaynak planlamaları
- Tersine lojistik
- Sevkiyat rota optimizasyonu
Olgunlaşmış bir kurumsal sürdürülebilirlik yapılanması, iş ilkelerinin tedarik zinciri boyunca uygulanması ile birlikte kurumsal ESG hedeflerine ulaşmaya ve tedarik zinciri mükemmelliğine olanak sağlar.
Tedarik zinciri sürekliliği sağlayan firmalar; üreticiler, yatırımcılar ve tüketiciler için daha az risk oluşturmakta ve öncelikli olarak tercih edilmektedir. Yapılan araştırmalar, bir işletmenin karbon ayak izinin büyük bir kısmının tedarik zincirindeki faaliyetlerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Böylece, firmalar sürdürülebilir tedarik zincirleri kurmak suretiyle karbon ayak izlerini de azaltmış olacaklar.
Ekosistem, Sürdürülebilir Bir Toplum ve Yaşam
Bireysel ve kurumsal olarak içinde bulunduğumuz dünya ile her gün etkileşim halindeyiz. Her an durmadan doğal kaynakları tüketip karbon ayak izi bırakmaktayız. Kurumsal sürdürülebilirlik kavramının temelinde bir parçası olduğumuz gezegene değer katmak, tükettiğin kadarını yerine koymak düsturu yatar.
İnsan, toplum ve çevre ile doğru etkileşimler kurmayan bir kurumsal sürdürülebilirlik yapılanması düşünülemez. Dünya genelinde kabul gören bu yaklaşımla birlikte toplum ve çevreyle sınırların kalktığı, dezavantajlı gruplara fırsat eşitliği sunan, doğal kaynakları yağmalamadan üreten ve nesli tükenmek üzere olan türlere daha çok yaşama olanağı veren yeni bir ekosistem oluşmaya başladı.
Günümüzde kurumsal sürdürülebilirlik uygulamalarını işyerlerinde uygulayan firmalar; komiteler, danışma kurulları, yeşil ödül sitemleri, gönüllük projeleri gibi pek çok kanal vasıtasıyla insanlar ve toplumla etkileşime geçip geri besleme almakta, kurumsal sürdürülebilirlik stratejilerini kuvvetlendirerek iş barışını artırıp toplumda değer yaratmaktadır.
Bütün bu paydaşların değer zincirine katılımıyla birlikte, toplumun geneline yayılan toplumsal kalkınma sağlanmış olacaktır.
Sürdürülebilir Üretim ve Üretim Mükemmelliği
Firmalarda kurumsal sürdürülebilirlik uygulamaları yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya olacak şekilde ve bütüncül bir yaklaşımla uygulandığında sahada da pek çok kazanım sağlanacaktır. Yapay zeka teknolojisindeki devasa kazanımlarla birlikte artık ufukta iyice beliren İnsansız Teknoloji Çağı Endüstri 5.0’a dair bulunulan öngörülerde de kişiselleşmiş dijitalleşme ile birlikte topluma ve doğaya daha saygılı çözümlerin yer alacağını tahmin etmek zor değil.
Sürdürülebilir üretimi en genel ifade ile ‘toplumu, çevreyi ve insanı koruyarak işletmelere ekonomik değer katan üretim stratejileri ve çözümleri’ olarak tanımlayabiliriz. Sektöre özgü ESG performans hedeflerinin büyük bir çoğunluğunu operasyonel verimsizlikleri ve enerji tüketimini azaltmadan, üretim süreçlerinde mükemmelleşmeden yakalamak oldukça zor görünüyor.
Yeşil dönüşümde ve uluslararası müşteri beklentilerini karşılamada firmaların önündeki en büyük kısıtlardan biri de teknolojilerinin eski olmasıdır. Firmalar yasal zorunlulukları beklemeden yaptıracakları enerji etüdleri ve karbon ayak izi hesaplamaları ile mevcut durumları ve eksiklikleri hakkında bilgi sahibi olarak, sahip oldukları ekipmanlarda yapacakları ve büyük yatırımlar gerektirmeyen küçük iyileştirmelerle, mevcut teknolojilerinin daha doğru kullanılması, enerji kaçaklarının önlenmesi, işletmelerde açığa çıkan enerjinin farklı yerlerde kullanılması gibi pek çok iyileştirme ile üretim süreçlerinde yatırım yapmadan kaynak tasarrufu sağlayabilirler.
Sürdürülebilir bir üretim ve üretim mükemmelliği için aşağıdaki çözümler de kullanılmaktadır:
- Çevreye zarar vermeyen hammadde ve girdi kullanımı
- Enerji verimliliği, enerji yönetim sistemi uygulamaları ve kaynak verimliliği çalışmaları
- Üretim süreçlerinin çevresel boyut etki değerlendirmelerinin yapılması ve çevre yönetim sistemi uygulamaları
- Çıkan atıkların döngüsel ekonomi yaklaşımı ile hammadde ve yan ürün olarak kullanılabildiği geri kazanım tesisleri kurmak
- Sıfır atık uygulamaları
- Dijital dönüşüm ve uçtan uca üretim takip sistemleri
- Kaizen, TPM, 5S, Six Sigma gibi yalın üretim araçların kullanımı
- Yaşam döngüsü analizleri (LCA)
- Çalışan öneri sistemleri, komiteler, kalite çemberleri, kaizen takımları
Toplumda Güven
Firmaların ESG uygulamalarının ve performans hedeflerinin çıktılarının raporlanmasına ‘sürdürülebilirlik raporlamaları’ denmektedir. Tercih edilme nedenleri uzun döneme yayılan sürdürülebilir kalkınmayı hedeflemeleridir.
İlerleyen süreçte finansal sürdürülebilirlik raporları ve üçüncü taraf şeffaf raporlama taleplerinin daha da yaygınlaşması ile birlikte firmaların omuzlarındaki yük de her geçen gün artacak ve raporlama yapan firmalar rekabette öne geçecektir.
Kurumsal sürdürülebilirlik raporlamaları için GRI, CDP, TCFD benzeri pek çok standarttan yararlanılabilir. Yükselen rapor standartları ile birlikte firmaların rekabet gücü gelişir, finansa erişim kolaylaşır ve marka değeri artar. Bu raporlamalar ile birlikte firmalar olası cezai yaptırımlardan da korunmuş olur, şeffaflık ve hesap verilebilirlik artar ve markaya olan toplumsal güven gelişir.
Yenilikçilik ve İnovasyon
Halihazırdaki geleneksel ürün tasarım modelleri, çevre dostu ürün tasavvurunu karşılamak için maalesef yeterli görünmüyor. Sürdürülebilir ve yeşil ürünlere ancak tasarım süreçlerinde ortaya çıkan çevresel olumsuz etkileri ve riskleri ortadan kaldırabilecek yenilikçi çözümler vasıtasıyla ulaşılabilir.
Sürdürülebilirlik kavramı ile hayatımıza giren terimlerin en başında gelen ikisi; döngüsel ekonomi ve ürün yaşam döngüsü analizleri (LCA) kavramlarıdır. “Al-Kullan-At” şeklinde özetleyebileceğimiz geleneksel lineer ekonomi yaklaşımı yerine kaynağın sürekli dönüşerek kullanılmasını sağlayan döngüsel ekonomi modelinde hammaddelerin tekrar tekrar kullanılması ve kazanımı mümkün.
Ürün yaşam döngüsü analizi ve değerlendirmeleri de ürünün yapısında kullanılan ham maddeden ürünün bertarafına kadar olan fazlarda çevresel risk ve etkilerinin tasarım sürecine dahil edildiği çevre yönetim sistemi bazlı bir yaklaşımdır. Firmalar bu inovasyon araçları ile birlikte tasarım süreçlerini yeniden yapılandırarak rekabette öne geçebileceklerdir.
Yeşil Ekonomik Büyüme
Kurumsal sürdürülebilirlik kavramı temelde finansal bir kavram olmamasına rağmen finansla oldukça iç içe bir görüntü sergiler. Yeşil ekonomik büyüme anlayışı, bireysel ve toplumsal ekonomik kalkınmaya çevreyi ve toplumu da dahil ederek adil dağılım ve dengeyi getirmeyi ve hep birlikte büyümeyi hedefliyor.Bu ekonomik büyüme anlayışı, iş süreçlerini sürdürülebilir bir yaklaşımla tasarlamak, yenilebilir enerjiye erişim, doğa dostu hammadde maliyetleri, yeşil yetenekleri istihdam etme gibi ek maliyetlerle işletmelere finansal olarak dezavantaj getirse de, bu dönüşümde firmalar için büyük fırsatlar da mevcut.
“Europen Investment Bank Group Activity Report-2022” raporuna göre Avrupa Yatırım Bankası (European Investment Bank-EIB)’nın 2022 yılında sağladığı desteklere bakıldığında yeşil projelere verilen fonun %58 oranında olduğu görülüyor. Avrupa Birliği kaynak ihtiyaçları konusunda başka fırsatlar da sunuyor. süreçte firmalara ihtiyaç duydukları kaynakları sağlamada Ufuk Avrupa (Horizon Europe-HORIZON) gibi önemli programlarla büyük fırsatlar sunuluyor. İşletmenizde uygulayacağınız yeşil projelerle bu fırsatlardan yararlanarak teknolojinizi geliştirip, çevreye verdiğiniz zararı azaltarak ekonomik olarak büyüyüp işyerinizi kârâ geçirebilirsiniz.
Sonuç
Yeni dünyada firma değer hesaplamaları artık sadece finansal formüller, bilançolar ve karlılık ile değil çevreye, insana ve topluma kattıkları değerle de yapılacak. Şu an yolda olan Endüstri 5.0’ın artan teknoloji ile birlikte insanın sürece daha çok dahil edildiği çevreye ve topluma duyarlı iş modelleri üzerine şekilleneceğini tahmin etmek çok da zor değil.
Bu yolculukta firmalara düşen en önemli görevler;
- İşe ve topluma değer katan bir yönetim vizyonuyla iş süreçlerini uçtan uca tasarlamak,
- Sürdürülebilir bir yaklaşımla, tedarik zinciri ve üretimde mükemmelleşerek topluma çevre dostu ürün ve hizmetler sunmak,
- Kurumsal ve bireysel çıkarlardan vazgeçerek ekonomide şeffaflaşıp tüm bireylerin hep birlikte kalkındığı bir ekosisteme geçmek,
- İnsan, toplum ve çevreyle bir bütün olabilmek.
Kurumsal sürdürülebilirlik, etkin yönetilebildiği ve doğru uygulanabildiği takdirde pek çok maliyetli yatırıma göre firmanıza çok daha kısa sürede geri dönüş sağlayarak katma değer yaratacak önemli bir yönetim ve yatırım aracıdır. Kurumsal sürdürülebilirlik ortak geleceğimize yapılan bir yatırım halini almışken bu dünyayı sahiplenen insanlar olarak bu fırsatı kaçırmayalım.
Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz